Bu Yağmur Şiiri - Yorumlar

Necip Fazıl Kısakürek
339

ŞİİR


3284

TAKİPÇİ

Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur...
Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur kanımı boğan bir iplik
Tenimde acısız yatan bir bıçak

Tamamını Oku
  • Hüseyin Pelit
    Hüseyin Pelit 22.04.2022 - 23:55

    Üstad Necip fazıl bu milletin kırmızı çizgisidir din gibi vatan gibi.. Ruhu şad olsun mekanı cennet olsun. Iyi bir insan ıyi bır şair ve yazar. Zor şartlar da hayatı özümseyerek dolu dolu yaşamış doğru yolu bulmuş iyi bir müslüman dır.

    Cevap Yaz
  • Cem Şafak
    Cem Şafak 22.04.2022 - 16:00

    Bazıları kaybedilen kültür ve inançtan herhalde Arap kültürü ve hurafelere dayalı inancı kast ediyorlar. Atatürk inkilapları Türk'e Türklüğünü müslümana gerçek müslümanlığı tattırmıştır. İnandığı kitabın ne yazığını bile bilmeyen kula kulluk eden kozmopolit bağnaz bir nesilden yalnız ve yalnız yaradana kulluk eden yüzünü aydınlığa , çağdaş medeniyete dönmüş bir büyük millet oluşturmak her babayiğidin harcı değildir. Aydınlıktan ürkenler hala bunun kuyruk acısını çekiyor, çekecekler. Medeniye çarkı asla geri dönmez.

    Cevap Yaz
  • Cem Şafak
    Cem Şafak 22.04.2022 - 15:48

    Şairliğine diyecek laf yok ancak N.Fazıl karanlık ve yobazi kafalı biri diye geçer tarihte. Atatürk inkilaplarının ve Atatürk düşmanlığının bayraktarlığını yapmıştır. İlk deva Cihat Şahine katılıyorum. Hayatı karanlık odaklarda geçmiş gücü elinde tutana şahsi çıkarı için yalakalık yapma ve savunma meziyetini her devir göstermiştir. Kısaca N.Fazıl için şahsi çıkarı ve Atatürk düşmanlığı her şeyin önünde gelmiştir. Güzel şiir yazma dışında hiç bir müspet yönü yoktur. Demokratik Laik Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarının kalkan yaptığı şairlerden biridir. Bu yapılan yorumlarda da kendini gösteriyor.

    Cevap Yaz
  • Hikmet Çiftçi
    Hikmet Çiftçi 22.04.2022 - 14:30

    DÜŞÜNMEYEN İNSAN İNSAN DEĞİLDİR
    Şairler duygusal insanlardır.
    Çocukluktan gençliğe, gençlikten olgunluğa, olgunluktan yaşlılığa giden uzun bir yol, hayat yolu.
    Yetişmemizde öncelikle büyüklerimizin, eşimizin, sonra birlikte yol aldığımız dostlarımızın, iş arkadaşlarımızın, gönül ehli kâmil insanların engin ve derin söylemleri, kişilik oluşumunda oluşmasında çok etkilidir.
    En unutulmaz olanları ve en çok can yakanları çocuk yaşlarda insanın annesini, babasını kaybetmesi, bir başına kaldığını hissetmesi ve kanatlarının altına sığınacak bir şeyler aramasıdır ki, Necip Fazıl’ın hayatında bunların etkisini açıkça görmekteyiz.
    .
    Cumhuriyetin ilk yıllarından Seksen İhtilali’ne kadar pek çok olaya şahit olmuş, değişen Türkiye’de kendisi de bu değişiklikleri bizzat yaşamış, zamana ve şartlara ayak uydurmak mecburiyetinde kalmıştır.
    1950’li yıllara kadar herkes, Atatürk’ün kurduğu CHP’li değil miydi?
    1938’den sonra, 1950 yılına kadar CHP’nin tek hâkimi “Millî Şef” İnönü değil miydi?
    Herkes, o dönemde ne yazılmış, çizilmiş, ne söylenmişse ona inanmadı mı?
    O, hayranlıkla romanlarını, hikâyelerini, şiirlerini okuduğumuz (bunlara Millî Edebiyat Dönemi yazarları, şairleri de dâhil); gözümüzde, beynimizde devleştirdiğimiz pek çok yazarın, şairin, düşünürün, çizerin, hangi ülkenin mandasına girmemiz gerektiğini tartıştıklarını;
    Atatürk’e “Peygamber” diye biat edenlerini, tek dinin “Atatürkçülük ve Laiklik” olduğunu yazıp çizenlerin, İslam’ın “gericilik, yobazlık, bağnazlık” olduğunu savunanların olduğu bir dönem…
    Dolaylı olarak ders kitaplarında da işlendiğini düşünürsek…
    “TEL TEL VE İPLİK İPLİK DİKSELER DE AĞZIMI
    TEK SES DUYSALAR, ‘ALLAH’, YOKLAYANLAR NABZIMI.”
    - N. F. Kısakürek -

    Kendi benliğinden, kültüründen, inançlarından kopartılmak istenen ve aydınlar(!) tarafından “cahil halk” olarak nitelendirilen milletin çoğunluğunun içine sinmeyen tek parti döneminden kurtulma arzusu, 1950 yılında ezici çoğunlukla gerçekleşmedi mi?
    CHP’nin içinde yetişmiş Menderes’in (zira başka parti yoktu) kurduğu Demokrat Parti, Türk halkı tarafından teveccüh görmüş; sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve 10 yıl boyunca (1950-1960) iktidar olmuştu.
    Kişiler kendilerini zaman ve şartlara göre yenilerler.
    Kısaca 1950 yılına kadar tek partili dönem, 80’e kadar (başka partiler de kurulmuş olmasına rağmen ilgi görmemişti) iki partili dönem, sonra Sıkıyönetim dönemi, yasaklı partiler ve liderler...
    Vesayetçe kurulup “şuna oy vereceksiniz” tavrıyla gidilen seçim.
    Sonuç, Anavatan Partisi iktidarı..
    Sizin düşüncelerinizi temsil etmeyen, size uymayan bir anlayışı desteklemek makul ve mantıklı olamazdı zaten.

    İnce ince bir yağmur, bu yağmur.
    İnsanın ruhundan sızan, sızlatan bir yağmur.
    Kabullenilemeyen, içselleştirilemeyen bu sızıntılar, insanın ruhunda derin izler, oyuklar, boşluklar bırakırken; yüzünde derin çizgiler, karamsarlık lekeleri, bozulmalar bırakmaz mı?

    İnsanın kanına dokunan, hatta kanını boğan bu yağmur.
    “… muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda mevcuttur!.”
    Olması gereken bu değil miydi?
    Kanın asîl olması, milletin asaletli olmasına, kültürün ve inancın bozulmamış, hayat felsefesinin tarumar edilmemiş olmasına bağlı değil midir?
    Tepemizden iplik iplik dökülen ve ince ince ruhumuza işleyen o dönemin fikirleri, söylemleri, değişen hayat tarzı, hayata bakışı, felsefesi…
    Tıpkı günümüzde gençlerin kendi öz kültürlerinden, kimliklerinden, inançlarından uzaklaşıp müphem, müptezel, aldırışsız, umarsız bir hayat tarzına yönelmeleri gibi…
    Milenyummuş…
    Teknoloji çağıymış…
    Z kuşağıymış…
    Ne diyelim şimdi?
    Asalet mi kalmış insanlarda!?
    Zaten “kavramlar” da değişmiş, değiştirilmiş, içleri boşaltılmış, yeni anlamlara büründürülmüş.
    Sapla samanın karıştırıldığı bir dönemdeyiz.
    Geçmişini unutmuş, sadece kendi yaşadıklarını doğru kabul eden bir dönemdeyiz.

    Zaman içinde değişmeyen var mı?
    Değişime kocaman bir “EVET” diyorum.
    Ancak gelişerek, yenilenerek, özünden, aslından, kültüründen, inancından kopmadan üzerine daha güzel, daha yeni şeyler ekleyerek değişmek…
    Üstadın da dediği gibi:
    “ İki çeşit insan vardır. Zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen ve zaman geçtikçe yüzsüzleşen.”
    Ben de üzülerek söylüyorum.
    “Yüzsüzleşen bir nesil”

    “Bu yağmur tende bıçak yarası.”
    Zamane, benim yüreğimde de bıçak yarası…
    Gidilen yol, zamanın güya iyi niyet taşlarıyla döşenmiş.
    Düşünceler, duygular katılaşmış.
    Tıpkı günümüzde olduğu gibi kemikleşmiş bir zihniyetin sızıntıları bu yağmur.

    Dayansak da bitmiyor, çisil çisil yağmalar.
    Çünkü bulut onlar, yağan onlar…

    Bu yağmur insanı vehim içinde kıvrandırmakta…
    Bunaltmakta!
    Delirtmekte!
    Çatlatmakta!
    Çıkmaz sokağın ufacık su birikintisi dahi insanı boğuyor.
    Gün ışığında beyinler ve kalpler karanlığı yaşıyor.
    Yağmur damlacıkları, insanın ruhuna sızan sular…
    Karanlık düşüncelerin kalıplaşmış gölgeleri güneşi boğuyor.
    Hep aynı seslerin aynı teraneleri…
    Gel de yaşa!..
    CİNLER BEYNİMDE DÜĞÜN DERNEK…
    *
    İşte bu kadar net anlatıyor şair, duygu ve düşüncelerini.
    Bir iki uyağa hapsedilmiş kelimeler yığını değil şiir.
    Duygu ve düşüncelerini daha açık yazsaydı, tekrar kodesi boylardı.
    Derdini başka nasıl anlatacaktı?

    “BU YÜK SENDEN ALLAH’IM, ÇEKECEĞİM, NAÇARIM!
    SENDEN SANA SIĞINIRIM, SENDEN SANA KAÇARIM…”
    –Necip Fazıl Kısakürek -
    .
    Seçici Kurul’a teşekkürler.
    Bana “ Geçmiş zaman olur ki…” dedirttiler.
    O günleri yaşamasam da hatırlatmış oldular.

    ÜSTADA SAYGI VE ŞÜKRANLA RAHMET DİLİYORUM.

    Hikmet Çiftçi
    22 Nisan 2022

    Cevap Yaz
    Hüseyin Pelit

    Üstad Necip fazıl bu milletin kırmızı çizgisidir din gibi vatan gibi.. Ruhu şad olsun mekanı cennet olsun. Iyi bir insan ıyi bır şair ve yazar. Zor şartlar da hayatı özümseyerek dolu dolu yaşamış doğru yolu bulmuş iyi bir müslüman dır.

  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin 22.04.2022 - 11:56

    Necip Fazıl'ın değişik dönemlerde değişik siyasi ideolojileri ve onların savunucularını desteklediğini ve daha önce savunduğu fikirleri terk edip, o fikir mensuplarıyla basın yoluyla çatışmalara girdiğini, o günleri yaşayan birisi olarak gayet net olarak biliyorum hamfendi. İslami şuura sahip birisinin devre ve şahsa göre sık, sık fikir değiştirmesini hiçbir hakperest şair onaylamaz. Mesela: önce Milli görüşçüleri desteklerken, daha sonra Ülkücülerin yanına geçerek onları savunmaya başlamış ve kendisine sitem eden dostlarına da şiir yoluyla cevap vererek onları hicvetmiştir.

    Cevap Yaz
  • Bekir Şahin
    Bekir Şahin 22.04.2022 - 10:40

    İnce ince akan...
    Düşünceler...
    Zaman...

    Sultanu'ş Şuara
    Harika şiir...

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin 22.04.2022 - 10:29

    Şiirde mana lafza, safiye ise kafiyeye kurban edilmiş gibi? Belli ki bu şair'in eski şiirlerinden. Yoksa bu kadar gayr-i mantıki ve gayr-i ilmi olmaması lazımdı. Bütün şiirlerini kayıtsız şartsız onaylayan birisi olmamama rağmen bu şiirin bazı kafaları karıştırmak için kasten seçildiğine inanıyorum ve olumlu bir puan vermiyorum.

    Ayrıca: Bir şair, devre göre ve şahsa göre fikir değiştirip, o günün siyasetçilerine ve onların ideolojilerine yağcılık ve de yalakalık yapmaması lazımdır. Zira Hakka tapan bir kişi halkın hatırı için asla ve kat'a Hakkın hatırını kırmaya tevessül etmez.

    Cevap Yaz
  • Erdal Koca
    Erdal Koca 22.04.2022 - 09:30

    Sayın Akçay, iyi şiir yazmak iyi adam olmak anlamına gelmiyor. Malumunuz, KALDIRIMLAR şiirinde kendi hayatını anlatır. Tabiri caiz ise DİNCİLER onu sevmez. Milliyetçilik yanı biraz daha ağır basar ama BÜYÜK DOĞU dergisini hatırlayalım; Aynen bu günkü yandaş basın gibi ücreti mukabilinde hep MENDERES için yazmıştır.

    Cevap Yaz
  • Osman Akçay
    Osman Akçay 22.04.2022 - 00:43


    Bu Yağmur şiirinde Üstadın yaşamında bir dönemin değişimi anlatılmaktadır.

    Tüm canlılara can veren yağmur, bereket ve bolluktur. Ruhu temizler, arındırır. Ancak yağmur sele dönüşmemelidir. Sele dönüştüğünde ise ardına bakmaksızın önüne gelen canları alır ve sadece acı verir.

    ‘Kıldan ince, nefesten yumuşak yağan bu yağmur’ söyleminde yer alan yağmur imgesi ile verilen duygunun şairin bütün hücrelerine yayıldığı görülmektedir. ‘Dayandıkça çisil çisil yağacak’ denilerek çıkılan bu yoldan asla dönmeyeceği, bu yolda her ıstıraba ve değişimin acısına hazırlıklı olunduğu belirtilmektedir. Şiirin diğer dizelerinde aktarılan üstadın ruh dünyasına bu persfektiften girildiğinde şiir, okurun adeta hücrelerine nüfus etmektedir.

    Vurgusu ve duygusu ile bu harika hece şiirini okumaktan keyif aldım.
    Ruhu şad, mekânı Firdevs olsun.

    Seğmenoğlu (Dr. Osman Akçay)

    Cevap Yaz
    Erdal Koca

    Sayın Akçay, iyi şiir yazmak iyi adam olmak anlamına gelmiyor. Malumunuz, KALDIRIMLAR şiirinde kendi hayatını anlatır. Tabiri caiz ise DİNCİLER onu sevmez. Milliyetçilik yanı biraz daha ağır basar ama BÜYÜK DOĞU dergisini hatırlayalım; Aynen bu günkü yandaş basın gibi ücreti mukabilinde hep MENDERES için yazmıştır.

  • Müntekim Yalınız
    Müntekim Yalınız 17.08.2019 - 12:54

    Çapa'da, nemli bir bodrum katında insanın aklına gelen şiirdir...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 48 tane yorum bulunmakta