Beyin Göçüne Dur Diyelim Şiiri - Esin Ege

Esin Ege
66

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Beyin Göçüne Dur Diyelim

İnsanlık tarihi kadar eski dememden kasıt sömürgecilik döneminde Afrika kıtasından Amerika ve Avrupa ya köle ticareti adı altında başlayan göç bu gün sadece şekli ve içeriği değişmiş olsa da göç yüzyıllar da geçse özde anlamını yitirmemiş ve göçmenleri göç ettikleri ülkelerde yabancı bir anlamda da sığınmacı tiplemesinden uzaklaştıramamıştır.
Önce emek sonra beyin göçü veren ülkelerin ekonomilerine kısaca her alanda gelişmişlik düzeylerine bakacak olursak gelişmeleri göç alan ülkelerin ekonomilerinden geride kalmıştır. Durum böyle iken beyin ve emek gücüne dur diyememişlerdir. Emek göçünün büyük dalgalar halinde yaşandığı altmışlı yılları bizzat yaşamadığım büyüklerimizden ve yazılı kaynaklardan incelediğim üzere bir furya halinde başlayan emek göçü kendi yağınla kavrulan Türk toplumun tam ortasına öyle bir düşmüş ki belki önüne geçilmek istense de dev dalgalar halinde büyümüş ve kar topunun yuvarlanması ile dev bir çığa dönüşmesi şeklinde olmuştur. O dönemde her kez için göç tek çare olmuş ve hızla büyük yığınlara ulaşarak kısa zamanda Türkiye ‘ nin tüm illerine yayılmıştır.
İlk giden kitleler yabancı ülkelerde en zor ve en çetin şartları olan hatta o ülkenin insanlarının yapmasına razı olunmayan işleri yapmışlardır. Yapmak zorunda bırakılmışlardır çünkü bir kere ev köy mal mülk satılmış ve yaban ellere gidilmiş dönülmek olmaz dönülürse köyde ki eş dost akrabaya alay konusu olmak vardı bu şartlarda başa gelen her şeye boyun eğildi ve göçün acımasız şartları ve getirileri sineye çekilerek yabanda yeni hayatlar kuruldu. İlk giden gruplar kendi örf ve adetleriyle uzun yıllar yaşadılar bir kısım kesin dönüş yaptılar halen kalanlar ve halen hayatta olanlarda yine kendi örf ve adetlerini devam ettiriyorlar ama ilk günlerdeki yaşadıkları da hatırlamak bile istemiyorlar. Onlardan ve yabanda doğan ilk yeni kuşak ebeveynleri gibi örf ve adetlere bağlı olamadılar ama tam olarak da dışlayamadılar. Çünkü bambaşka bir dünyada bambaşka bir örf ve adetin içinde sadece anlatılarak bir şeyler verilmek istendi.
Bu ilk yabanda doğan nesil belki en zorunu yaşadı. Çünkü sadece evde anne babadan anlatılanları dinlediler; adetleri, gelenekleri, dinlerini hep ebeveynler anlattı ve onlardan sadece böyle olunması istendi. O dönemlerde kitle iletişim araçlarından en etkilisi olan tv uydu yayınları yoktu. Bu çocuklar evlerde hep bunları dinlediler oysa sokağa çıktıklarında gördükleri hayatlar adetler gelenekler ve din bambaşkaydı,sonuç da iki toplum iki kültür iki din iki millet iki vatan arasına sıkışıp kaldılar.
Ben bu grubu göç den en kötü etkilenen grup diyorum çünkü doğru yada yanlış insanın bir taraf da olması farklıdır doğru yada yanlışın tam ortasında olması bambaşkadır.
İşin en entresan tarafı birinci kuşak doğan Türkler, Avrupa ülkelerinin hiçbir zaman hedefi olmadı. O dönemlerde Türk milletini tam olarak algılamayan Avrupa bizlere sadece emekçi gözüyle baktı,ne tam sahip çıktı ne tam ilgisiz kaldı onların amacı ilk doğan grubun çocukları yani ikinci kuşak gurbetçiler olarak tayin edildi. Çünkü sonuçta bu grup bir şekilde Türk kültür ve tarihine dinine çok da uzak değildi, içtiği suda, yediği ekmekte,ruhunun derinliklerinde Türk topraklarının parçaları vardı ve bu grubu asimile etmek zor olacaktı. Bırakın bildikleri gibi yaşasınlar mantığını güttüler ve yakın tarih de gelecek olan ikinci kuşağa kucaklarını sonuna kadar açtılar,sebep ise iki toplum arasında sıkışmış insanlar bu çocuklara hiçbir şey veremeyecek ve bu çocuklar Avrupa ruhuna çok daha çabuk asimile edilecekti. Uzan vadeye yayılmış ama kalıcı ve etkili bir yöntemdi bu.
Şimdi Avrupa ülkelerinin caddelerinde gezerken karşılaştığımız gençlerden başlarında örtüleri olmaz ise kaç tane kızımızı gerçek bir Avrupalı kızlardan ayırt edebiliyoruz.

Şimdi ise, sinema salonu aynı filmin ismi aynı ama konusu başka. Yine bir göç ama bu beyin göçü.Üniversitelerde okuyan çoğunluk gencin ideali okulu bitirip Amerika ya gitmek yada ekonomik durumu iyi ailelerin çocukları eğitimlerini dışarılarda yaparak bir şekilde orada yaşama şanslarını garantilemeye alıyorlar ve artık bunlara ailelerde destek veriyor çünkü biliyorlar ki kendi ülkelerinde yaşadıkları sürece çocukları aynı yerde sayacaklar. Evini barkını satarak çoluk çocuk toparlanarak yasal yollarla Avrupa ülkelerinin yollarına düşün hatta canlarına tak edip de gayri yasal yollarla ülke sınırları dışına çıkmayı oralarda yaşamayı hatta dönmemeyi bile düşün yüzlerce aile olduğunu kabul etmek gerekir.
Bunları fazlada kınamaya hakkımız yok gibi. Hiçbir zaman sonuçları değil nedenleri araştırmamız gerekli hatta nedenleri ortadan kaldırırsak bu ve bunun gibi sonuçlara çözümler arama yoluna gitmeyiz.
Avrupa gençlerimize kucak açıyor gelin diyor okuyun diyor akademik araştırmalarınız için en iyi şartlar burada diyor. Hepinize bir bilgisayar hatta hepinize tek tek diz üstü bilgisayarı var, Korkmayın aç ve de açık da kalmazsınız bizde insan hakları var her insan dini dili fark etmez adalet önünde eşittir diyor hastalansanız size ana kucağından daha iyi bakarız sararız sarmalarız burada en değerli varlık insandır diyorlar. Barınmayı sorun yapmayın burada koruyucu aile kurumu var sizi tek tek aile ortamı olan mekanlara yerleştiririz diyorlar. Geçmişi unutun yani ilk giden altmışlı kuşağın yaşadıklarını eleştirmeyin onlar cahil ve de eğitimsizdiler bizler onların emeğinden faydalandık sizler aydın ve de eğitimlisiniz size ancak Avrupa istediklerinizi verebilir diyorlar.
Uzan vadede müthiş asimile entrikaları hemde bizim gençlerimiz üzerinde. Sonuç olarak yığınlar kadar gencimiz ellerlimizin arasından yüreklerimizin içinden sessiz sedasız değil çatır çatır kopartılarak götürülüyor. Ama yalanlarla değil hep doğrularla yapılıyor bunlar gençlere vaat edilen bütün imkanlar ne yazık ki Avrupa ülkelerinde mevcut.
Ama bu gençlere kucak açan Avrupa ülkeleri neden bu kadar peşinde koştukları gençlerin öz memleketleri olan Türkiye yi Avrupa topluluğuna almak istemediklerini hatta kapının önünde yıllardır bekleterek yalvar yakar duruma getirdiklerini mantıklı bir şekilde açıklayabilirler mi.
Bu gençler bizim bu insan bizim, aslını inkar edene bizim toplumumuzda iyi gözle bakmazlar büyükler devlet adamlarımız öyle bir politika izlesinler ki bu vaadlerin yarısını bile olsa gençlere versinler çok veren maldan az veren candan verir bizim gencimz bunu anlayabilecek duyarlılığa sahiptir,onlar bizim aydınlık ülkemizin tertemiz beyinleri gelecek onların ellerinde şekillenecek ülkesinden kaçarcasına gitmek isteyen bu gençlerin çağdaş Türkiye ye nasıl faydası dokunsun ki, ülke yönetimine geçtiklerin de birazcık zorda kalsalar kendi menfaatlerini ülke menfaatlerinden üstün tutmazlar mı o zaman, gençleri başı boş bırakırda beyin göçünün önüne geçemezsek işte o zaman biz o gençleri değil aslında geleceğimizi Avrupa ülkelerine vermiş olacağız çünkü unutmayalım ki bu yalnız bizim ülkemizde değil bütün dünyada gelecek gençlerin elinde inşa bulacaktır.

Esin Ege
Kayıt Tarihi : 28.7.2004 11:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Galip Sinecikli
    Galip Sinecikli

    Bizim dememizle olmuyorki sevgili Esin Hanım, biz yıllardan beri dur diyoruz ama elimizden sadece dur demek geliyor, körpecik ve süper beyinleri yetkililerimiz (sağolsunlar) kendi elleriyle gönderdiler.
    İnşallah bundan sonra bu göç için çaba harcarlar...

    Saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Turhan Toy
    Turhan Toy

    Ah bir dur diyebilsekte faydalanmasını öğrensek çarçur etmesek gençliğimizi tebrikler güzel bir konuya temas ettiğin için selamlar
    Turhan Toy

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Esin Ege