Demek gidiyorsun
Yaşanılan her şeyi, bir söze sığdırıp
Demek gidiyorsun
Aşkı sevdayı kara toprağa sarıp
Git, beni vefasız gecelerin koynuna bırak
Ne çok ölmüşüz aşktan
Ne çok düşmüşüz toprağa
Ne çok vurulmuş yüreğimiz derin bakışa
Gencecik, Körpecik, kırıldık fidan gibi
Uslanmaz deli gönül, iflah olmaz
Bile bile yine severiz
Mevsimler şaşırmış bu demlerde
Denizde dalgalar yorgun ve isteksiz
Martılar bir simit kırıntısına tav olmuyor
Değişti dünya, değişti herşey
Bir sen değişmedin bende
Diyarbakır'a benziyorsun
Acılar büyürken koynunda, yinede gülüyorsun
Ne güzel gizliyorsun sancılarını
Oysa ki biliyorum, senin kanayan yaralarını
Ellerinden tutan, öksüz çocukların var
Yollarında dökülen, kurumamış kanlar
Düşünki yitik bir ömrün sayfasındayım
Bir tren garında, elvedasız ayrılıklar gibiyim
Göç etmişler benden, bir başıma kalmışım
Üstelik firariyim, kaçağım yani
Hangi yana dönsem yüzümü, kızılca kıyamet
Hangi yana baksam kör karanlık
Gökyüzünden bir parça, mavi koparıpta gel
Biraz hüzün biraz keder, birazda aşk ile gel
Yüreklerimiz birleşsin, duvarları yıkıp gel
Karanlığa dokunmadan güneşe tutunda gel
Uzun yollar gündüz gece, yahut sabah erken gel
Şimdi hasret zamanı
Sözler anlamını yitirecek
Susacak şehir,
İnsanlar susacak
Hiç bir şey kar etmeyecek
Acıyla kuşatılmış yüreğime
Bu gün yardan selam geldi
Aldım baş ucuma koydum
Rüzgar ondan yana esti
Tenin kokusunu duydum
Gözüne sürmeyi çekmiş
Ey Aşk:
Senin bir lisanın varmı
Ben sana nasıl anlatayım çektiklerimi
Yüreğime çöktün, iflah olmaz bir yara gibi
Ruhumun çıtırtılarını duyuyorum
İnce bir hastalık gibi yedin,
Ateş çemberi oratsındasın ey vatan
Karış karış hain gezinir toprağında
Kirlettiler seni, sokağını caddelerini
Kurudu bağın bostanın
Boynu bükük mü kaldın ey vatan




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!