Bir kadın vardı.
Sesi yoktu.
Ama suskunluğu öyle bağırıyordu ki,
saray duvarları her gece terliyordu.
Züleyha derlerdi adına.
Ama aslında adı: bekleyişti.
Çünkü hiçbir kadın,
bir adamı sevip de
onu bu kadar kaybedemezdi kendinde.
Bir adam vardı.
Gözlerinde su vardı,
ama yüreğinde çöl.
Yusuf derlerdi,
ama ona en çok yakışan şey
zindandı.
Çünkü Yusuf’un özgürlüğü
hep başkalarının korkusuna çarparak parçalandı.
Ve bir gece...
Züleyha, Yusuf’a bakmadı artık.
Baksa ağlayacaktı.
Ağlasa aşk dökülecekti.
Aşk dökülse, dünya yerinden oynayacaktı.
Ve hiçbir kadın
dünyayı bir bakışla yakacak kadar cüretkâr değildi.
Yusuf kaçmadı.
Ama gitmek zorundaydı.
Çünkü bazı duygular,
kalmayı değil, susmayı emreder.
Ve Yusuf susmayı seçti.
Susarak kalmayı.
Züleyha bekledi.
Ama bir kadın beklerken büyümez.
Beklerken yavaş yavaş silinir.
Önce elleri,
sonra saçları,
en son da sesi yok olur.
Ve bir gün
aynaya bakıp da kendini tanımayan kadınlara
Züleyha denir aslında.
Sonra zaman geçti.
Ne Yusuf değişti
ne Züleyha vazgeçti.
Ama ikisi de başka insanlara benzemeye başladı.
Biri dua olurken,
diğeri ağıt oldu.
Birbirine hiç dokunmamış
iki bedenden
bir kader çıktı.
Ve günlerden bir gün…
Züleyha geldi.
Yaşlıydı.
Ama gözleri hâlâ susuyordu.
Yusuf, onu tanımadı.
Ama kalbi,
ilk defa bu kadar sessiz atmaya başladı.
Züleyha konuştu:
“Seni hiç sevmedim Yusuf...
Ben sadece yokluğuna âşık oldum.
Çünkü varlığın beni yıkardı.
Ben kendimi hep sende kaybetmek istedim.”
Ve Yusuf başını eğdi.
Sadece bir defa,
ilk defa.
Çünkü o an anladı:
Aşk, iki kişinin kavuşması değil,
iki yalnızlığın birbirini affetmesiydi.
İkisi de gitmedi.
İkisi de kalmadı.
Sadece zaman gitti aralarından.
Ve bazen bir sevda
ne geçmiş olur
ne gelecek.
O sadece
bir bekleyişte yanar…
Kayıt Tarihi : 13.6.2025 02:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!