Sessiz ölür şairler
Kimse duymaz intiharlarını
Mezarlık görevlisi sabah fark eder
Kimsesizler mezarlığında şakağında bir kurşunla
Namlu hala sıcak
Gecenin en zifiri güneşten hemen öncedir
Duvarları dünyamın yükseldikçe yükseliyor
Her yaşıma bir çizgi çekiyorum üst üste
Sanki bir yılda bin yıl yaşlanıyorum
Bu mahpushaneden hallice yerde
Dünyanın dört mevsimine karşılık
Yalnız sonbaharı yaşıyorum
Yalnız gözlerin olsa gördüğüm
Yeterdi hissetmeye sevdiğim
Mihriban gibi saçlarında ördüğüm
Çözülmüyor kalbimdeki kördüğüm
Yıllarca üşüdükten sonra
Birden çıkıverdin karşıma şimdi
Güneşim oldun sabahları
Geceleri kor alevim
Üşümüyorum artık
Binlerce teşekkür sana, binlerce şükür Allah'a
Gözlerin hiç arıyor mu beni
Sahi ne zaman unuttun
Ne zaman başkasına verdin ellerini
Elimden tutar mı bir daha o ellerin?
Ne zaman başkasını gördü gözlerin
Ey kalbimin derinliğindeki sızı
Ey yerin ve göklerin en güzel kızı
Seni bekliyor gönül yollarda gözü
Ağlamaktan oldu gözü kan kırmızı
Ey yârim bugün mü gelirsin yarın mı?
Sen göğüme güneş olduğundan beri
Ağaçlarda yapraklar sen diye uğuldar
Bülbüller sen diye şakır
Dalgalar sana ulaşmak için vurur kayalıklara
Çiçekler seni görmek için açar
Ve ben sevgilim senin için yaşarım
Çölleşmiş kurak dünyama yağmur mu olacaksın
Lütfet ki sereyim cihanımı ayaklarına
Deli gönül içinde başı boş saltanatımın
Mührünü al da avcuna hükmet hezeyanıma
Yaprak dökmüş mevsimime bahar mı olacaksın
Ülküm; Tanrının verdiği yumuşum
Yükselecek elbet kağanlık tuğum
Kurulacak Ötüken'de otağım
Dalgalanacak kurt başlı sancağım
Yeryüzüne doğacak gökbörüm
Altay'dan indim Tuna'ya vardım
Nice erler, yiğitler harcadım
Onca toprağı kanla suladım
Nerededir benim kılıç hakkım?
Demirden kılıç, daldan ok yaptım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!