Gel ey bin yılımın kaçağı
Gel ey yüz bin mısram
Gel ki son bulsun hürriyetim
Sende mahpus kalayım, kır kanatlarımı
Unuttur uçmayı, cihanı dolandım da ne fayda
Var mı yarama bir dem çare
Bir sevdadır, unutulmaz yıllar geçse de
Adı sanı gitse yine iz kalır kalpte
Yürekte onun izi, kaybolmaz silmekle
Unutulur sanma, unutulmaz gitmekle
Çare değildir aşka ondan kaçmak asla
Var mıdır ki onun gibi büyük dahi
Uçurumdan kurtardığı milleti göğe yükseltsin
Olmasaydı millette bu yüce mazi
Çıkar mıydı içinden bir büyük Gazi
Görmez bu dünya artık onun gibi gözü mavi
Topraktan şüheda fışkırıyordu
Yağmur gibi yağıyordu mermiler
Kurulmuştu can pazarı
Şehit oluyordu binlerce yiğit er
Götürüyordu kan gövdeyi
Yeniden hatırlamak seni
Sevda yağmuruna yeniden yakalanmak
Sağanak sağanak aşk yağarken
Koşturmak sokaklarda çocuk gibi
Sonra birden dere olup akmak
Saatler boyu fotoğrafına bakarken
Gönlünü benden saklama ey güzel
Ben nice dertlere derman bulmuşum
Lokman Hekim’i bulamazsın dön gel
Sana ab-ı hayatını sunmuşum
Yaran ki cehennem çukuru olsa
Seni görünce daldım
Ömrümce sende kaldım
Kopuzum yerden aldım
Aşkla bir deyiş kattım
Ey aydan güzel Aykız
Çiçekler solmuş, erler gömülmüş
Kan ağlıyor nasıl azap görmüş
Yaşayacak hal kalmamış ölmüş
Bu ne haldir Doğu Türkistan’ım
Kırk erle korku saldığımız Çin
Kar beyazı gönlün ve güneş gibi parlayan yüzün
Bana yeni bir hayat bahşetti ne dert kaldı ne hüzün
Dün beni ağlayan dağlar ve denizler dedi son sözün:
Ya var al sevgilin, yıkma bizi ya da sök artık bu gönlün
Yüreğim yanmış idi çokça evvel, sana kaldı küllerim
Efkarım birikti sığmaz içime
Haykırmak ister de atar içime
Harlanır harlanır sönmez içime
Bu ne yanardağdır patlar içime
Efkarım ağır, taşımak zor gelir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!