Kaç bin yıllık mirası neredeyse bitirdiler.
Dönüşü olmayan bir yola girdiler.
Kim bu adamcıklar? Nereden,nasıl çıktı?
Bu kutlu davayı kimlere, neden sattı?
Özden habersiz bağırır,çağırır dururlar.
Bu vücut,bu el bana yabancı.
Dinmek bilmiyor içimdeki sancı.
Hayran hayran bakıyorum,aynadaki hayalime.
Dokunsam yanıyor,yaram çok derin, kanıyor.
Bir sabah; essalatü hayrun minen nevm derken ezanlar,
Çıkıp gideceğim bu sahte diyardan.
Balı yiyene, sen çiçekten kovandan dem vurursun.
Döner bir de dudak büker durursun.
Biz yakmışız gemileri sen karada bekleyedur.
Mihengim var elimde şaşmaz ölçülerden,
Biz ben deriz ama sen o beni, ben sanadur.
Bıkıp usandığım, kaçıp kurtulamadığım;
Severken de kızdığım...
Kıymeti yok iken
Değerini bilemediğim,
Ne de anyayıp anlatabildiğim,
Yine kendi kendimdir....
Ben bana düşman,ben bana dargın.
Dayanağım,sığınağım tek senin kapın.
Kara bulutlar çöker üzerime,
İter beni dehlizlere...
Konuşur içimde bir ses,
Binbir şekil ve biçimde.
Kaçarım kendimden o zaman
Susmaz ki o ses hüzüne boğar beni;
Neyim kimim ki ben; kime, ne vereyim?
Verin,verin siz bana da hakikate ereyim!
Daralıyor, sıkılıyor ruhum...
Bu dünyada ben ne arıyorum!
Geldim, gidiyorum; ben ne yapıyorum...
Aylar var ki bu soru hep beynimde
Bir giderim bir düşer,
Bu hal ne zamana kadar sürer...
Lutfun olmazsa İlahi!
Bu nefs beni mahveder...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!