Arttıkça yolların gece farkları
Yağmuru daha çok işitiyorum.
Arabamın eski şarkılarıyla,
Güvensiz bir sıcak sarıyor beni
Gözlerim yaklaşıyor yanlış uykuya.
Kaçanlar her yere taşıyacaklar
Erguvan saçların imajlarını;
Yüceltip Yoksunluk Tanrıçasını
Sarı mühürlerle bağlanacaklar.
Dinleyin rüzgarın uğultusunu
İnsanlar diliyor ölmüş bir çağı
Çoktandır putlaşmış tanrılarından.
Ancak ses seda yok tapınaklardan
Virüs kapladıkça köşe bucağı.
Bilin ki tüm tarih boyunca böyle
Lodos dolaşıyor bacalarını
Saçları uçuşan bakımsız şehrin.
İçimde tanımsız bin bir kaygıyla
Montumu zorlukla ilikliyorum.
Hırçınlaşan dalga köpükleriyle
Yalanla kutsanmış her yapay şehre
Taşlara tapınmak için gidenler,
Korkunç bir gazapla mühürlendiler
Ve soldu onlara bakan her çehre.
Şimdiyse tecritte sahte tanrılar
Son vakte alçalmış yıldızlarıyla
Tutulma bizlere kefil olacak;
En güzel sözlerden konuşmalıyız.
Krallar ansızın yuvarlanınca,
Kıyımı başlarken dev şehirlerin
Kapana kısılmış bütün uykular,
Felaket düşleri aşılıyorlar
İnsanın moralsiz sabahlarına.
Öyle ki mutluluk bile kaygılı
Ani bir haberin sarsıntısından.
Ekmeğe ve doğan sönük güneşe!
Şehrin kapıları açıldı artık.
Biz ise sürekli karanlıktaydık,
Saplanıp kalmıştık bir keşmekeşe.
Şimdiyse yüzümüz o yitik yönde;
Dinleyin boğulmuş Fenikeliler!
Ateşle oynuyor yine Akdeniz.
Yüzeye çıktıkça öyküleriniz
Isınıyor sular, sarsılıyor yer.
Evet, duyuluyor Molek’in sesi
Virüslü takvimin insanlarında
Sıkıcı bir gündem oluyor oruç.
“Borç ödeyip zayıf düşmek ne korkunç.
Hem önemli ne var, sağlık dışında?
Ayrıca camiler zaten kapalı;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!