BABALAR GÜNÜ ŞİİRLERİ

BABALAR GÜNÜ ŞİİRLERİ

Mehmet Tevfik Temiztürk

Ey insanım, kardeşim, merhamete gelelim!
Vicdanı, öğrenelim, köpek dövüştürmeyelim…

Ey analar, babalar, görmezden gelmeyelim!
Yaratan 1 ALLÂH(c. c.) var! Zulmü engelleyelim…

Bu iş şiirle olmaz, çocukken anlatalım,
..

Devamını Oku
Mahmut Çiçekdağı

Bir şiir okudum bir kitap okudum eskilerden
En güzelmiş o zamanlar çocukluk ne güzel yaşanırmış
Büyükler oturur çocuklara masallar anlatılmış eskilerden
Komşular gelince en güzel takımlar konurmuş


Bir flim seyrettim aşk sevgi dolu eskilerden
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Tanıma ilahları tüm şirkleri kaldır at!
Tüm tanıdıklarının da hepsini çöpe fırlat!

Gerek telli babalar gerekse tüm yatırlar,
Taptığın tanrılar var, tevhide yakışmazlar…

Rab’bine bir ek ekleme o, yalnızca birdir,
..

Devamını Oku
Yusuf Ziyaeddin Sivaslıoğlu

Analar kucağında çocuk
Sırtında mermi taşıdı
Babalar kaya oldu, dağ oldu
Sakarya'dan düşmanı kaçırdı

Düşman durmuştu artık
Bizdeydi sırası vurmanın
..

Devamını Oku
İshak Özlü

Komutan dağdan bakıyor,
Gözleri şimşek çakıyor.
Ağlamayın ey analar,
Mehmetler destan yazıyor.

Mehmet Mehmedin peşine,
Çökmüş düşmanın döşüne.
..

Devamını Oku
Yusuf Korkmaz

Kardeşlik zamanıdır

Uykudan kalkın dostlar kardeşlik zamanıdır
Yangın çok büyüdü söndürme zamanıdır
Ağlamasın analar yetim kalmasın çocuklar
Birbirimize kenetlenmek,kardeşlik zamanıdır.

..

Devamını Oku
Ozan Ali Aydın

sensizlik bulutu çöktü düşüme
göz yaşlarım sağnak olmuş yağıyor
ak babalar toplanıyor başıma
ruhum öldü onlar leşi bekliyor

patlamaya durdu gönül volkanım
püsküren lavlarda ismin yazıyor
..

Devamını Oku
Meral Demir

anneler ve babalar

……………………….yavruları

……………….....yoktan var olana kadar

……………………………………….hep yanındadırlar
..

Devamını Oku
Kadri Kırmızıtaş


Yirmi üç ekim ikibin onbir günlerden Pazar
Azrail gelmiş vanlıya fermanı yazar
Anneler babalar ağıtlar dizer
Kıyametimiz koptu bu gün gardaşlar


..

Devamını Oku
Tevfik Tükenmez

“Anneler karnındaki kıpırtı ile sevmeye başlar çocuğunu,babalar ise kundak kucağına verildiğinde.Anne ile Baba arasında,sevgide dokuz ay mesafe vardır”

Tevfik Tükenmez 17.05.2007
..

Devamını Oku
Kadir Karakulakküçük

Her insan ayrı bir dünyadır,yörüngesinde dönerken.
Her mevsim öfkelerine yağar,dertlerinden ağlarken
Aynı ağacın dallarında açan yapraklar gibidir insan.
Ancak koptuğu daldan savrulunca,ağlar rüzgardan.

Ne oğullar babaya benzer,ne de babalar oğullarına..
Herkes ayrı yerlere bakar,aynı yerde yaşasalar da.
..

Devamını Oku
İzzet Kocadağ

İçimiz kan ağlıyor, duyduk yine şehit var,
Dört yanda yas tutacak, yine ana babalar.
İhanetin bedeli, ödenir bir gün elbet,
Bekle o gün gelecek, nankör, hain, günahkâr.

18 Temmuz 2011-Pazartesi/İzmir
..

Devamını Oku
Murat Demir

Sana inadım inat demiştim ya hani ben
O günü bekliyorum hala yine o günü
Hiç ciddiye almadan gülüp geçmiştin ya sen
O günü bekliyorum hala yine o günü

Olsam bile sayende inleyen inim inim
İnlettin diye, sana, sanma ki olur kinim
..

Devamını Oku
Tayfun Karakaş

Bir şehir donarmı
Donar
Bu şehirde tütsün diye ocaklar
Sobalarda ömür yanar
Ve Erzurum'da bu yüzden
Hep Erken Ölür Babalar

..

Devamını Oku
Ali Haydar Koyun

Başta engelli çocuk sahibi olan cefakâr annem ile bir engelli kadın olarak iki kat fazla yaşam mücadelesi eden kaderdaşım Yücel Doğanşahin şahsında engelli engelsiz tüm annelerimize, kız kardeşlerimize, hayat arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza kısacası kadınlarımıza ithaf ediyorum.

Vurmuştur sırtına dünyayı, dünyanın tüm yükünü. Evde, yolda, sokakta, iş’de, bağda, bahçede, tarlada, yârinin koynunda, çocuklarının sevgi dolu tebessümlerinde.

Koca çınar Nazım Hikmet’in “Kadın” şiirinde dediği gibi

“Kimi der ki kadın
..

Devamını Oku
Mehmet Soysal

Neden hiç Nişantaşındaki Teşvikiye Camiinden şehit cenazesi kalkmaz? ? ?
Neden hiç gözlerinde siyah Gucci marka gözlükleriyle Vatan Sağolsun! diye bağıran şehit anneleri görmeyiz? ? ?
Neden hiç oğlunun cenazesinde Beni de alın askere! ... diye bağıran Mercedesli babalar olmaz? ? ?
Peki, ya zenginlerin çocukları nerede yapar askerliklerini? ? ?
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki,
zengin bir ailenin çocuğu ile normal bir ailenin çocuğu ne doğarken yanyana gelirler ne de ölürken!
..

Devamını Oku
Orkun Işık

“ Rüzgarda savrulan yaprak var ya
Öylece s/avunmasız öylece sahipsizim
Hani günler boyu yalnızlık var ya
İşte onun gibi vakur ve ümitsizim.

Bugün babalar günüymüş, unutmuşum!
Unutalı bilmem kaç yıl olmuş
..

Devamını Oku
Yusuf Değirmenci 3

Baba olmak
Her hakka sahip olmaksa
..........................Babalık kolay.
Baba olmak
Evladı hayata hazırlamaksa
...........................Babalık zor.
İlk zora katlanamazsa babalar
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N

Aklığımda bir konu olmadığı ya da olan konuları,daha içimde tutmak istediğim zaman.Ve olanak buldukça,seninle söyleşelim günlüğüm olur mu? Zaten,senin hayır deme şansın yok.Soruyorum kendime.Seni karşı cins olarak mı düşünsem? Yoksa bir bayan gibi mi? Karşı cins,hep daha yakın gelmiştir bana.Uğraşım gereği,onlarla olmam gerekti çoğunlukla ve gerekiyor.Ankaradayken,çoğu kez,boncuk gibi tek olurdum aralarında.Ve dengeyi sağlardım tek olsam da.O zamanki arkadaşlarım ve ilişkiler çok farklıydı.Fiziksel olarak ta,onlara daha çok gereksinmem vardı.Dışarıya çıkma,bir yere gitme,gezme gibi olaylarda,onların fiziksel gücü gerekiyordu.Hepsi çok severek,yardımcı oluyorlardı,tertemiz düşüncelerle.Ben de hiç huzursuz,rahatsız olmazdım,beni bebek gibi kucakladıklarında.Hepimiz doğal bulurduk bunu.Doğaldı da zaten.Konu eskilere kayacak günlüğüm.Seni,cinsiyet gözetmeksizin,salt arkadaş olarak düşüneceğim.Adın TUTKU olsun.Yazmak,benim en büyük tutkum ya.Eğer bir kızım olsaydı? İsmini:SEVİ-TUTKU koyardım.Aşk ve tutku yani.Sanırım,benim özetim bu.Daha doğrusu,özetimin bir bölümü.Oğlumun ismini de,UMUT-ÖZÜN koyardım.ÖZÜN:Öztürkçede şiir demek.UMUT VE ŞİİR.Mavi umuttur.Ben maviyim.Adımın anlamı:MAVİ RENKLİ,ÇİVİT MAVİSİ VE MAVİ BİR ÇİÇEKMİŞ.Anneannem,bilerek mi koydu adımı? Hayır,o beni bir prenses olarak düşünmüş.Refik Halit KARAY’ın roman kahramanı,NİLGÜN prenses gibi.Delifişek bir prenses.Mavi umut.Şiir de,armağanım olduğuna göre.Bir oğlum olsaydı,UMUT-ÖZÜN adı olması çok doğal.İkinci isimlerini kullanmaları gerektiği için de:TUTKU VE ÖZÜN.İkisi de pek kullanılan adlar olmadıkları için.İlgi çekecekti.
Sevgili Tutku.İnsanların ellerindeki şeylerin değerini bilmediklerini ve yanıbaşlarındaki ya da avuçlarındaki mutlulukları göremediklerini düşünmüşümdür hep.Yıllardır da,somut olaylarla çıkıyor karşıma bu düşüncelerim.Geçen gün,bahçede oturuyordum.Nöbetçi amirin yakını mı? arkadaşımı bilmiyorum.Bir bayan,iki çocuğu da yanında yürüyerek geçtiler yanımdan.Konuşuyordu nöbetçi amirle.”Artık biberon ve bez taşımak istemiyorum.Kurtulmak istiyorum bu havadan.”Gibi daha bir sürü şey söyledi.Şaşkınlıkla ve inanamayarak baktım arkalarından.Bir kız,bir erkek,nurtopu gibi tatlı,sapasağlam çocuklardı.Nöbetçi amir bayanın da,küçük bir erkek çocuğu vardı.O yakınmıyordu.Kadına,çok kızdım içimden.O harika minik altıntoplarının değerini ve anlamını bilmiyordu.Dünyada kaç kadın ve erkek,bir çocuk sahibi olabilmek için,neler çekiyorlardı.Ömür boyu bu özlemle yaşayanlar vardı.Hatta bu yüzden boşanan,üzerine kuma getirilen kadınlar,öyle çok ki hala.Ve dahası:Çeşitli biçimlerde engelli çocuğu olan ve hep biberon-bez taşımak durumunda kalan anneler-babalar var.Yakınmasız,sabırla katlanıyorlar buna.Ayrıca:Benim kaldığım yerde,bazı engelli arkadaşlar,sıvı şeyleri,biberonla içiyor.Yemekleri,normal çiğneyemeyip,yutma sorunları olduğundan.Tüm yiyecekleri,blendırdan-robottan çekilmiş halde yiyebiliyorlar.O şımarık kadının arkasından koşup,hızla sarsarak,bunları anlatmayı,çok istedim.O minikler,nasılsa büyüyecek.Bezden-biberondan kurtulunacak.Bin bir çeşit başka sorun çıkacak.Ve bir daha,küçük bir çocuk olamayacaklar.Her anın,her günün,her yaşın değerini bilip,tadını çıkartmak gerekmez mi Tutku? Sevinmek,şükretmek yerine.Neden gözlerimizde,usumuzda,gönüllerimizde,hızla-kolayca yırtıp atabileceğimiz perdeler var? Sevgili Tutku.Aziz NESİN’in demesini öğrenmeden önce,ben aptal buluyordum insanları.Ve ne yazık ki,hala ona tüm varlığımla katılıyorum.Bir anne,çocuklarının yanında,böylesi saçma sözler söylerse? Ki,o çocukların bunu anlamadığını sanıyorsa? Çok,çok daha aptaldır.Diğer insanlar,neler yapmaz? Değil mi Tutku? Çenem düştü yine.Şimdilik hoşça kal.Işık ve sevgilerimle.
Nilgün ACAR
08. 09. 2008
..

Devamını Oku
Vecdi Murat Soydan

Geçmiş zaman olur ki / Hayali cihan değer/ Bir an acı duyar insan belki / Sevmişse biraz eğer /Anlar ki geçenlerin / Rüyaymış hepsi meğer / Rüya olsa bile o günlerin / Hayali cihan değer... Necip Celal Andel

Ben çocukken, geçmiş zamanlardan laf açıldığında rahmetli babam söze şöyle başlardı: “Biz çocukluğumuzu çocuk gibi yaşayamadık, savaş tüm dünyayı etkilediği gibi ülkemizi de etkilemişti” diyerek ikinci dünya savaşının ekonomik sıkıntılarının dünya ülkelerine ve dolayısıyla topluma nasıl yansıdığını anlatır ve sözlerini şöyle sürdürürdü: “Çay bulsak, şeker bulamazdık. Çayın içine, şeker yerine üzüm katardık da öyle içerdik.”
Bizler de şimdiki nesle 80’li yılları kastederek şöyle demiyor muyuz “ Bizim zamanımızda cep telefonu yoktu.” Bırakın onu, evimizde telefon bile yoktu. Jetonla çalışan kulübeye giderdik. O dönemde bilgisayar ve internet de yoktu. Sanal oyunların yerini, jetonla çalışan ve “atari “ adı verilen oyunlar almıştı. Paramızı verir, atariciye giderdik. O zamanlar rengarenk ve çeşit çeşit kartpostallar satılır, insanlar şimdiki gibi mailleşme ve chatleşme yerine birbirlerine kendi el yazılarıyla mektuplar yazarlardı. O dönemlerde ayrıca video film furyası vardı ve her evde olmasa da mahalledeki üç beş komşuda mutlaka video oynatan cihaz bulunurdu.Hem şimdiki gibi flash bellek yoktu, kasetçiden müzik kaseti satın alır, mono teybe takar dinlerdik.Bir müzik kasetinin fiyatı, o zamanlar pahalıydı. Abartmıyorum, “Gecekondu’nun Kahvehanesi”nde boğaz tokluğuna günlük üç kuruş yevmiyeyle çalışırken kafa kafaya gelirdi alacağım kaset. Televizyon kanalları şimdiki gibi çeşit çeşit değildi. Devletin televizyon kanalı TRT dışında özel televizyonlar yoktu.
Şu anda, bu yazıyı hazırlarken, telefonuma bir mesaj geldi. Mesaj çeken kişiyi tanımıyordum. Çocuk olmalıydı ki mesajda şunlar yazılıydı “ bayramın mübarek olsun dede.” Önce espri sandım, bilirsiniz ki gençler aralarında “ hacım,enişte vb.” konuşur. “ dede” de neydi? ? Dedesi miydi ki? Bunları düşündüm bir an. İşte size canlı bir örnek sıcağı sıcağına. Demek ki günümüzde bayram kutlamaları birinci dereceden yakını da olsa kişinin, mesaj yoluyla oluyor ve olağan karşılanıyor. Sonra da, “Nerede o eski bayramlar” edebiyatı yapıyoruz. Suçu kendimizde aramalıyız.
Çocukluğumdaki bayramları hatırladım da, bir avuç kuru yemiş ve şeker için mahallenizde çalmadığınız kapı kalmazdı. Aldığımız şekerleri, kuru yemişleri ceplerimize doldurur, sonra da evimize gelerek ceplerimizi boşaltır ve sıradaki evlere giderdik. Allah bereket versin, kısa günün karı akşam olunca kendini belli ederdi. En az üç beş ay yetecek kuruyemiş ve şeker. Gerçi yaşımız büyüdükçe, gurur onur meselesi yaptık sonraları da, şeker için kapılara gitmez olduk.
Ankara’nın yoksul semtinde oturduğumuzdan olsa gerek, genelde herkesin cebinde akrep bulunurdu. Yani kimseden para çıkmazdı. Para çıksa çıksa ne iş yaptığını hala bilmediğim yan apartman komşumuz, Münip Bey Amca’dan ve karşı komşumuz Ali Bey Amca’dan çıkardı. Bizler mahallemizdeki komşularımızın huylarını bilirdik. Kim para verir, kim şeker verir, kimden bir şey çıkmaz, bilirdik. Tedbirimizi ona göre alır, para veren komşular pek çıkmasa da, kaliteli şeker ve kuruyemiş veren komşularımız mutlaka bulunurdu. Ali Bey Amca, bunlardan birisiydi. Yalnız başına yaşar, kapısını öyle pek kimseler açmazdı. Çok sık olmasa da arada bir, günü birlik çocukları gelir, güya Ali Bey Amca’ya bakarlar ve giderlerdi. Bayram zamanlarında sanki o da çocuk olmuşcasına sevinir, bizlerle birlikte eğlenir, gülerdi. Aslında normal zamanlarda ciddi bir insandı. Bahçesine topumuz kaçtığında, ceza olarak topumuzu iki gün bize vermemişti.
..

Devamını Oku