Kusura bakma sevdim seni, senden izin almadan. Sevdim işte, içi dolu gerçeği boş bir sevgiyle… Sonu olmadığını bildiğim halde gittim peşine, eşine rastlanılması zor günlerin içinden çıkardım düşlerini öyle sevdim. Sevdim işte izahı olmayan yönüyle, seni sana rağmen senden gizli sevdim. Sen bildin sevildiğini ses etmedin. Ben sevdim sesime gelmedin. Sevdim işte, denizler kadar engin, ormanlar kadar ıssız, geçmek bilmeyen geceler kadar uzun… Sonsuz düşlerimin içine katık edip sevdim. Şiirlerime misafir edip, her kelimesine seni işleyip sevdim. Sevdim işte hepsi bu…
Sen âşık olmaktan korktun
Ben korktuğuna boğuldum
Seni ne çok sevdiğimi sorarsan sessiz kalırım. Cevapsızdır bazı sorular susarım. Dünya kadar desem az, yıldızlar kadar desem eksik… Bana seni neden sevdiğimi sorarsan, yüreğin derim. Senin bile bilmediğin kadar güzellikte olduğu için derim. Sen en iyisi bana bir şey sorma, yaşayayım seni ama sen sorma… Başta dedim ta cevapsızdır bazı sorular…
Şu geceler olmasaydı
Hayat daha yaşanılası olabilirdi
Eksilip gidiyoruz kendi içimizde, eksiyiz birbirimize artıya dönmek istedikçe... Bin parçaya bölünüp, bir parçaya toplanıyoruz. Kaç yaşanmışlığı içimizden çıkarmak istersek, bir o kadarına çarpılıp yaşıyoruz.
Sessiz sedasız bir geceye yıldız düşüren gözlerin renk verirken, sabahlarına gülüşlerin ses verir. Bizi biz eden bir gömülmüşlüğün içine süreğenliğimiz, hiçbir kitaba sığmaz yanıyla… Alışılagelmiş düşünceleri yırtıp, kendi içine dolan ve kendi içinde taşıp giden doldurulmaz oluşuyla.
Gözlerime çöken akşamüstü yalnızlığı, içimde bir hoşluk peşine gelen bir boşluk, kim unutmuş bu gözleri resmin içinden bakıp duruyor. O bakıyor, zaman kendi içine akıyor. Uzak bir köşeden bir kuş kanatlanıyor, bir yürek kendi içine suskunlaşıyor. Kimse kimseyi görmeden hayatın kucağına koşuyor. Kaç sensizlik bize çıkarken, kaç gecenin sorgusuna girmemiz gerekiyor. Kaç sabahına uyanış sensizliği yok ederken, sahi kaç yalnızlık bizi bir ediyor…
Yanında olup, aynı uykuya dalmak vardı. Yanında olup aynı rüyalardan uyanmakta… Yanında olmayıp bunları düşünüyor olmak ne fena, ne acınılası bir hiçlik dürtüsü… Ne çok isterdim yanında olmayı, yanında olup yanına sokulmayı, gözlerinin içine bakıp kaybolmayı...
Oysa şimdi düşlerimin içindesin ve her an içimdesin senliğinle, senin bana kattıkların, benden kopartıp, beni ben yapan senin dokunuşlarınla… Bu kadar uzak, bu kadar yakın yaşanırken birliğimiz…
Aradan uzun yıllar geçmiş, katmış önüne bizi hiç fark edilmemiş... İlk şiirlerim gelir aklıma sen dolu, giz dolu, içi biz dolu... Kendimden bile gizlediğim yaşanılmışlığın güzellikleriyle geçip giden yıllar, yeni günlere üzerini değiştirmeye başlamış farklı bir dünyaya kucak açışlarıyla... Suskunluğun yerini, bir daha asla olmaz söylemlerini silip süpüren bir tutkuya bağlanışlarıyla... Şimdi huzur dolu geceleri aydınlatmasıyla, bakışlarıyla yıldızları kıskandırmasıyla, bir sözüyle hem düşündürüp hem özleten farkındalığıyla…
Özlemiş olduklarımın ilk başına gelip yerleşiyorsun. Çocukluğumu özlemişken, misket yuvarladığım günler, çıtalı uçurduğum zamanlar, köşe kapmaca oynayıp sobelendiğim günlerdi. Birde köşe başlarından leblebi unu alıp kaçışlarım, dedemin oyuncak satan arabasından ilk cafcaflı telli arabayı alıp hava atışlarım… Büyüdük, büyütüldük hiç hesaba katmadığımız hayatın zorluklarının kucağına bırakılışımızla… Sonra birisi geldi başka birisi ve daha başka birisi derken çocukluk elden gitti. Büyüdük hiç istememiş olsak bile, yaşadık birçok şeyi, yaşamak istemediklerimiz oldu yaşamak istediklerimizde… En çok yaşamak istediklerimizin yarım kalmışlığına hayıflandık, yaşamalıydık yaşayamadık… Sonra rüzgârlar değişti mevsimler akıp gitti. Sen geldin, senlik geldi. Özlemlerin ilk başına kurulup kaldın, özlendin, özlendiğini gördün özledin. Bir bütünün içine huzuru serdin, huzur verdin. Adı konulmamış bizliğin içine, özünle, sözünle, senliğinle yer ettin. Seni sen olarak, seni sen bilerek işleyene kendini verdin. Başta dedim ya, özlemiş olduklarımın ilk başına gelip yerleştin. Hoş geldin, sefalar getirdin…
Tam olacağım derken öyle yarım kaldı düşlerim. Tüm kapıları kapalı şu sıralar senliğin, uzak diyarların ses getirmezliğine bileniyorum. Uzakların ses getirişlerini yakaladığımda sensizliğin ne demek olduğunu söyleniyorum… Sonrası yine sessizliğin getirdiği içine gömülüşler, birkaç satır yazı içine bizliğin ne olduğunu işliyorum…
Sessiz bir dokunuştur gözlerin
Yüreğime işlenmişliğiyle




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!