Ezanlar şahittir, duyun sesimi,
Bir dert aldım başa, çekilir değil,
Gözlerimden akan bu kanlı yaşlar,
Bakarsın, bakarsın, görünür değil.
Gecenin bir yarısı...
Hüzün ve ben.
Ayda asılı kalmış yüreğim..
Ha koptu, ha kopacak.
Urganda ipek böceği
Ha ördü, ha örecek.
Şu dünyanın yükünü,
Aldım omuz çok ağır.
Bağır dilim sen bağır,
İnsan kör, insan sağır.
Yer-gök inler duyulmaz,
Gecenin bir vakti.
Bir dirhem uyku yok gözlerimde.
Kahve mi içsem ne?
Düşünceler darmadağın.
Atamızdan duymuştum,
Kalemim aç ve oynak.
Yazmak istiyor fütursuzca her şeyi.
Yakın, ırak ne varsa,
İyi, kötü , ne kadar zıtlık varsa hayata dair,
Her şeyi vermek istiyor kâğıda...
Yazsa mı, yazmasa mı!..
(O)lumsuzluk tersiyle karışmış hayata,
(Y)alpalanmış hayatlar çaresiz,
(U)mutlar hoyrat,
(N)edenler- niçinler uçuşurken semada,
(S)ahi Dünya neydi benzerken Topaca,
(U)nutma ömrün biteceğini hunharca.
Sisli bir sabah, yıl yirmi iki,
Kocatepe’de doğdu güneşi.
Mustafa Kemal, ordunun başı...
Siz bu vatanı sahipsiz mi sandınız?
Bayrak düşer mi, yıldız söner mi?
Saygı;
İnsanın insana, hayvana, doğaya karşı koruduğu içsel bir seviye, ince bir çizgidir.
Ne kimseye yüksekten bakmak, ne de kendini yok saymaktır.
Saygı; farkında olmaktır, haddini bilmektir.
Sessizdir… Ama varlığıyla huzur verir, yokluğuyla her şeyi bozar.
Tende, canda bir can oldum,
Melek idim, insan oldum,
Aşka geldim, ayan oldum,
Sır’ra yakın ziyan oldum.
Turnam derdim baştan aşar,
Küpe koysam dipten taşar
Dağı, taşı hepten sarar,
Selam var mı, söyle Turnam.
Yolum belli, taşlı tozlu,
Sevgili Aydan Güner Özdemir,
Şiirleriniz, içsel bir yürüyüşün, yürekle dokunulmuş sözcüklerinin izlerini taşıyor. Her dize, bir suskunluğun sesi, her mısra bir zamanın tanığı gibi. Duygularınızı kalemle değil, doğrudan yüreğinizle yazdığınız belli.
Ne var ki, burası –maalesef– "yazan çok ...