Bir çift kara gözde kayboldum,
Hasreti, hasrete vurdum.
Bin hasret Ulucan'da,
Bin hasret Mamak'ta.
Ne analar yanmakta...
Açlıktan yere bakanları gördüm,
Onuru, gururu had safhada.
Midesinde zulüm,
Ensesinde tokat,
Bileğinde tekme...
Aldım başımı koltuğa,
Gidiyorum canhıraş.
Ayaklarım çıplak,
Taş, çamur demeden yollara,
Koşuyorum zor bela,
Nefesim kesilene dek.
Sokakta gördüm çocuğu,
Saçları keçe, üstü başı kir içinde.
Bakışları ürkek, korkak, keder içinde…
Alıp içime koyasım geldi —
Sıcacık,
Birikmiş neyim varsa,
Her şeyimi aldım, koydum heybeme.
Çocukluğum, gençliğim,
Aşklarım, umutlarım,
Hayallerim bir cebine...
Ayrılık saatiydi, delicesine çalan.
Umursuz /
Sorumsuz /
Anlamsızdı hayat.
Ya Muhammed, Ali; duyun sesimi,
İnsanlık yok olmuş, bilmez nefsini.
Kimin ne yaptığı belli olmuyor;
Aykırı geliyor insan sevgisi.
Bu gün hava karanlık, telaş içinde
Ben yağamadım ki, yağma be bulut
İçinde saklayasın tüm dertlerini
Muhanete fırsat verme be bulut
Bugün bir efkarlıyım,
Hatta bin efkarlıyım.
Alıp başımı gidesim var.
Dağdaki kızıl ota,
Denizdeki girdaba,
Yıldızın ışığına,
Bu aşk uğruna yandıysam eğer,
İnan, çektiklerim her şeye değer.
Su misali ömrüm akıp da gider...
Sakın gelme yarim; bu saatten sonra.
Sevgili Aydan Güner Özdemir,
Şiirleriniz, içsel bir yürüyüşün, yürekle dokunulmuş sözcüklerinin izlerini taşıyor. Her dize, bir suskunluğun sesi, her mısra bir zamanın tanığı gibi. Duygularınızı kalemle değil, doğrudan yüreğinizle yazdığınız belli.
Ne var ki, burası –maalesef– "yazan çok ...