kapını çaldığında aşk
bir gün
kararsız düşersen
gecelerden içeri
yayılınca koku eski bir anıdan
keskin
Buzlara yazılmış bir ferman/sığıntı yüreğimde
Açılanı kapayamadıktan sonra neye yarar merhem
Zehrini doldurup kanımın her zerresine
En kıyısına düş(ür) dudaklarımın kıvrımlarında
Nefretimden sökülen her bilmecenin çözenine yer aç
bir İspanyol gülünün kızıllığı dondu gözlerinin ateşinde
vurdum şarabı geceye ihtirasla
sönmeden yangınlar/bulup sihirli sözcüğü
gönderdim uykuların en dipsiz boşluğuna
dönülmez aşkın ufkunda hıçkırdı yalnızlık
rakı gölgesinde kaldı sohbetlerin beyaz dokunuşu
ağzına kadar doldurdum tümünü
boşalmış kadehlerin
tüm boyaları çaldım ressamlardan
tablolar renksiz
renkler sessiz
sesler kimsesiz
ak bir güvercinin kanadına konmuş umutların sıcağına yazılmış sözlerde
tek başına koşuyorum
deli rüzgarlar içimde
itilmiş bir yalnızın paçavralar içindeki ıssızlığında
doğum öncesi yaşanan sancılardan korkan…aşk/yalan
kara bir leke gibiydi yalnızlık
alnıma sürülmüş
kapalıydı tümü kurtulma yollarının
şikayetler içimde patlıyordu yanardağlar gibi
kalıplaşmış sözlerin ötesinde
saatin bilinmez anlarından birinde
oturdu içime
bir şeylerin eksikliği
gelip geçici bir tıkanma gibi geldi
önce
sonra büyüdü gittikçe
bilmez ellerim toprak kokusunu
yağmuru hiç yaşamadı
kanamadı hiç
bir gülün dikenini tutup
koparmadı elmayı dalından
yağmur sularında ıslanmadı saçlarım
itilen her anın inadına tutuşturulan günlerin ilk ışığını
sıvayarak duvarlarına
kımıldamadan devam eden her saniye
kabarıp ta en derinden
tüm yanlışları sıyırıp yüreklerden
zarafetle
limandan kalkan son gemiye yüklendi
…aşk
yürek
ayaklar altında
ortalıklara yazılmış bir yazı gibi
virane bir düş bahçesinin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!