Arkadaş denilince,
Hüzünlenirim, gözlerim dolar.
Ortaokul arkadaşım gelir aklıma.
Daha on ikisindeydi Asya.
Dün gibi hatırlarım ya…
Gözümün önünde vurmuşlardı
Katili hala bulunamadı.
..
İstanbul’u gördüm rüyamda,
Uzanıp gider bir ucu Avrupa’da bir ucu Asya da
On beş milyon çocuğu olmuş oturtur kucağında
Aç susuz bırakmaz barındırır hepsini bağrında
Ne inciler ne cevherler gizlenmiş ocağında
İstanbul’u gördüm rüyamda,
..
E - 13
Yalnız bir odadan yağmurun akışını seyrettim toprağa
Sensiz beni hayata bağlayan şefkat meleğini kaybettim
Kapılışını fark ettim önce kendi gökyüzümün ebemkuşağına
Bir süvari gibi Asya steplerinde bitirdim bütün ömrümü
Altaylarda Himalayalara çarpıldı kaldı hakikat güneşim
..
Her çekişte
Yaklıştırıken sonuma.
Feda olsun can dostum Cigarama.
Bıktırılmışım zaten,
Yaşanmış günleri yeniden yaşamaya...
Diye düşünürken bu kısır döngüyü,
Düşünmeden bindim umutları taşıyan vapura,
..
NEDEN ŞAŞIRDINIZ? ELLERİNDE KALEŞNİKOF DİYE BİLİNEN AK-47 OTOMATİK TÜFEKLERİ RUS YAPIMI, AYAKLARINDAKİ MEKAPLAR BURSA PATENTLİ DE, GİYDİKLERİ İPEKLİ ŞAL U ŞEPİK’ LER NEDEN BAŞKA BİR EMPERYALİST GÜÇ TARAFINDAN ÜRETİLMESİN? ANLATMAK İSTEDİĞİM ŞU Kİ; ORTA ASYA VE AVRUPA’ NIN EN ESKİ ÜLKELERİNDEN BİRİYİZ. FAKAT YÜZ YILLARDIR BİZİM BAĞIMSIZLIĞINI SAĞLADIĞIMIZ ÜLKELERE İSTİNADEN BİR ARPA BOYU YOL GİDEMEDİĞİMİZİ FARKETTİNİZ SANIRIM.
CUMHURİYET’ İN İLANINDAN BU YANA BATILI İNSANLARA KENDİMİZİ İFADE ETMEKLE HÜKÜMLENDİRİLDİK. ZOR BİR DÖNEM ATLATTIK TABİ, KURTULUŞ SAVAŞI GİBİ ÖNEM ARZ EDEN BİR GÖVDE GÖSTERİSİNDE BULUNDUK. HOŞ, KURTULMASAK DAHA MI İYİYDİ? ÜLKEMİZDEKİ KAYNAKLARIN, ÖZELLİKLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ NİN SONSUZA DEK VAR OLMASINI SAĞLAYACAK OLAN KAYNAKLARIN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ KURTULUŞUMUZ KARŞILIĞINDA ARMAĞAN ETTİK EMPERYALİSTLERE. BUNUN SONUCUNDA ONLARIN ÇIKARLARI ÜZERİNE KONUŞLANDIRILAN BİR ÜLKE KURDUK. SÖZDE BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULDUĞUNDAN BU GÜNE KADAR GEÇEN SÜRE İÇERİSİNDE TÜRKİYE HALKINI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEYECEK FAKAT YÖNETEN GURUBUNU GÜÇLENDİRECEK BİRÇOK SORUN YAŞADIK VE YAŞIYORUZ. BUNLARDAN BİRİ TAHMİN ETTİĞİNİZ GİBİ TERÖR.
1978 YILINDA TÜRKİYE’ DEKİ SOL AYAKLANMALARI UNUTTURMAK, İSLAMİ CİHAD ÖRGÜTLERİNİ SİNDİRMEK, ORDUYU GÜÇLENDİRMEK VE TÜRK EKONOMİSİNİ KALKINDIRMAK ÜZERE SÖZDE BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN İÇİN MÜCADELE VERECEK OLAN ÖRGÜT KURULDU VEYA KURDURULDU. KÜRDİSTAN İŞÇİ PARTİSİNDEN BAHSEDİYORUM. DİYARBAKIR’ IN LİCE İLÇESİ FİS KÖYÜ’ NDE YAPILAN 1 NCİ KONGRE İLE 27 KASIM 1978’ DE FAALİYETE GEÇEN PKK’ NIN TÜZÜĞÜNDE YER ALAN VE İLK OLARAK BENİMSENEN MADDE MUHTEMELEN KÜRDİSTAN DEVLETİ’ DİR. BAŞARILI OLDUKLARI TAKTİRDE TÜRKİYE’ NİN KUZEYDOĞUSUNDA ERZİNCAN VE ERZURUM’ LA BAŞLAYIP DİYARBAKIR’ DA DİCLE, URFA’ DA İSE FIRAT NEHİRLERİ İLE ÇEVRELENEN, GÜNEYDE CİZİRE BOTAN, BAHDİNAN, NİNOVA, MUSUL, ERBİL, KERKÜK, ASUR, TİKRİT, SAMARA, BAĞDAT VE BABİL’ E KADAR UZANAN TOPRAKLAR BUNDAN BÖYLE KÜRDİSTAN TOPRAKLARI OLACAKTI.
YAPILAN AÇIKLAMALARDA, VERİLEN DEMEÇLERDE, KENDİ YAYIN ORGANLARI VE DÜNYA MEDYASINDAKİ BİLDİRİLERİ DOĞRULTUSUNDA KÜRT HALKININ KISA SÜREDE SEMPATİSİNİ KAZANDILAR. FAKAT BU UZUN SÜRMEDİ. İLK EYLEMLERİNİ RESMEN ÖRGÜTÜN KURULUŞU AÇIKLANMADAN ÖNCE 5 NİSAN 1977’ DE DİYARBAKIR’ DA GERÇEKLEŞTİRDİLER. 3 ÖRGÜT MENSUBUNUN ÖLDÜRÜLMESİ İLE SONUÇLANAN EYLEMLERİNİ ÜSTLENMEDİLER. ÖRGÜTÜN LİDER KADROSUNDA BULUNAN ABDULLAH ÖCALAN’ IN HIRSLI MÜCADELESİ VE SİYASİ BİLGİSİ ÖRGÜT LİDERİ VE KURUCULARININ GÖZÜNDEN KAÇMADI. 13 NİSAN 1981’ DE PKK / DİYARBAKIR DAVASININ BAŞLAMASI İLE ÖNCE AMED EYALET SORUMLUSU, SONRASINDA İSE ÖRGÜT LİDERLİĞİNİ ÜSTLENEN ABDULLAH ÖCALAN ASLINDA ÖRGÜTÜN KURULUŞ AMACINI VE SAVUNULAN TEZİ DEĞİŞTİRME MÜCADELESİNDEYDİ. BUNUDA BAŞARMIŞ OLMALI Kİ KÜRDİSTAN İŞÇİ PARTİSİ’ NDEN KÜRT İŞÇİLER BİLE YAKINIR OLDULAR. FAKAT MİLLİYETÇİ DÜŞÜNCEYE SAHİP OLAN KÜRT HALKININ ELLERİNDEN HİÇBİR ZAMAN FLAMALARI VE BAYRAKLARI DÜŞMEDİ. HEDEF YAVAŞ YAVAŞ DEĞİŞİYOR, AMAÇ TÜRKİYE GÜNEYDOĞUSU OLMAKTAN ÇIKMIŞ, DÜNYA KAPİTALİZMİNDEKİ YERLERİNİ ALMIŞLARDI. YILDA BİR KEZ YAPILAN KONGRELER BAZEN İKİYE ÇIKIYOR, BAZENDE OLAĞANÜSTÜ HAL TOPLANTILARINA DÖNÜŞÜYORDU. IRAK’ TAN TÜRKİYE’ YE AÇILAN İKİNCİ KAPI, TÜRKİYE’ DEN ARAP ÜLKELERİNE GİDEN PATİKA BİR YOL KONUMUNA GELDİLER. DÜZENLENEN KONGRELERDE KENDİLERİNE YENİ UZANTILAR KURUYOR, DÜNYAYA AÇILIYORLARDI.
..
adın bir mezcûpkâr ağıttır dudaklarımda.
rûhum bir deli at; çıldırmanın son noktasında.
her yanım sana uzak ve her yanım sana cehennem;
çileyle doğurdu beni annem,
sen açarken gözlerini gül tasında.
adın okudu cinnîler, ninni diye kulaklarıma.
..
Saat şimdi 12’yi vuruyor
Her usluyu dünya sahnesinde bırakma, gör Allah
Bir Cuma dua’sı, bir Pazar ayini...
Saat 1 oldu merkez pazarlıkçılığa yardımcıl konuşmakta
Herkes kendi bildiğince..
..
Göğsünde gerdanlık gibi surlar
Surlar ki ne de sırlar saklar
Otağında bir kutlu misafir ağırlar
Eyub el ensar İstanbul
Oturmuş postuna bir derviş gibi
Ağlıyor Ayasofya
Bilmem ne gün ulaşır maksadına
..
Bugünkü konumuz İnsan üzerinde duracağız:”Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek, tanınmak, istedim; bu sebeple de beni tanımaları, gizli kemalat ve cemalimi bilmeleri için mahlûkatı yarattım.”(1) Buyrulmaktadır. Kâinatın yaratılması güneş sisteminin ve yer kürenin canlıların yaşayacağı hale getirilmesi üzerinde durmayacağız Bunlar hepsi insanın yaşayacağı ortam hazırlandıktan sonra, bu kâinatta oturması ve yaşaması için, başlıca iki sınıf varlık vücuda getirmiştir
1-Ruhaniler.
Ruhanilerde üç sınıftır.
a) Melekler
..
Meyveli ağacı taşlarlar
Düşen meyvesini hem tutarlar
Maşa varken elini ateşe sokmaya
Mercimeği yan yuvarlamazlar da
Şap ile şeker bir değil bilmez misin?
Ver yiyeyim ört yatayım
..
Soluk veren Allah’ıma kulluğum yeter
Hem ülküm, ilkemdir sadece Atatürk
Benliğim ceddimden devralınan tarihim
Yaşım Türk! Dev çağları bu gençliğimiz
Düşünmek, uygulamanın şeklidir
Sözüne mi bakılır özüne mi denilen
..
Kızılderililerin hepsinin olmasa da bir kısmının Türk kökenli olduğunun söylendiğini duyarız bazen..Ancak haklı olarak bu savın doğru olup olmadığı konusunda şüphelere de kapılırız..Elbette bu insanların yani “Kızılderili” ya da bir galatı meşhur olarak “indians” olarak anılan insanların kökeninin şu veya bu olmasının, yani kafataslarının şeklinin bizim için çok da önemi yok..Sonuçta onlar kendilerini şu anda farklı bir halk ya da millet olarak tanımlıyorlar..Kökenleri nereden gelirse gelsin bu insanlar binlerce yıldır Amerika kıtasında yaşıyorlar ve bu binlerce yıllık süre de onların yepyeni bir millet olarak başkalaşmasına yeter bir süredir..Bulgar Türkleri daha kısa bir sürede Bulgar milleti diye apayrı bir millet olmuşlardı bildiğiniz gibi...Bunlara Türk soyundan gelen Finler ve Macarlar da eklenebilir..Fakat bu insanlarla bir şekilde akraba olduğumuzu bilimsel verilerle ispat edebiliriz..Bunu ispat için kullanılabilecek en önemli araçlardan birisi de bildiğiniz gibi dildir..Pek çok Kızılderili dilinin UralAltay kökenli diller olma ihtimali hem de kuvvetli olarak vardır…Bering boğazı yoluyla Orta Asya’dan Amerika’ya göçen Orta Asya halklarının tamamının da Türkler olduğunu söylemek imkansızdır..Ancak Kızılderili dillerini incelediğimizde bu kıtaya göçen milletler içinde Türk milletinin de atalarının var olduğu kesindir..Yoksa Kızılderili dillerindeki Türkçe kökenli kelimeleri açıklamamız asla mümkün olmazdı..Elbette Osmanlı döneminde Amerika’ya göçen “Meluncanlar” denen topluluğun Kızılderililerin dillerini etkilediği gerçeğini de unutmamamız yerinde olur..Zira Meluncanlar büyük bir ihtimalle Osmanlı Türkçe’si konuşuyorlardı..Bildiğimiz gibi bu Türkçe, Arapça ve Farsça kelimeler itibariyle zengin bir lehçeydi..İşte Kızılderililerin yakınlarına yerleştirilen Meluncan’ların Kızılderili dillerini etkilediğini varsayarsak, bu dillerdeki bazı kelimelerin Arapça ya da Farsça kökenli olma ihtimalini de göz ardı etmememiz gerekir..Bir Kızılderili kavmi olan Çerokilerin dilindeki “saat” gibi Arapça kökenli kelimelerin de başka bir izahı zor görünmektedir..Üstelik “hadjo” (haco) şeklinde telaffuz edilen ve Osmanlı Türkçe’sinde ve günümüz Türkçe’sinde sıklıkla kullanılan Farsça kökenli “Hoca” (Hace) kelimesi de ancak Meluncan’ların dillerinin etkisiyle açıklanabilir.Biz bu gerçeği inkar etmemekle birlikte Orta Asya’dan göç edildiği şekliyle Kızılderili dillerinde kalan Türkçe kelimeler üzerine odaklanmak istiyoruz..Küçük de olsa bulacağımız benzerlikler bizleri ortak bir kökene en azından Moğollarla, Japonlarla olduğu gibi Kızılderililerin bazı boylarıyla da akraba olabileceğimiz gerçeğine bizi götürür…Bu gerçek de belki Kızılderililerin Türkiye’ye, Türklere daha sıcak bakmasına vesile olabilecek gelişmeleri doğurabilir..
Bizim asıl amacımız Türkçe’nin köklü ve de büyük bir dil olduğunu gözler önüne sermektir..Bu çalışmalarımız neticesinde dünya milletlerinin ve bilhassa da Amerikanın yerli halklarının güzel dilimiz Türkçe’mize sevgiyle bakmasını sağlayabilirsek mutlu oluruz..Bu amacımız da daha büyük bir tali gayeye odaklanmıştır..Biz Türkçe’yi sadece bir Irkın dili olarak görmüyoruz..Bu dil İran’dan Yunanistan’a, Doğu Türkistan’dan Bosna Hersek’e, Hindistan’dan Arnavutluk’a kadar binlerce yıl yaşanmış büyük bir medeniyetin ve de kültürün simgesi olmuş bir dildir..İnsanlığın kurtuluşunun ise medeniyetimizin sahillerinde olduğunu görmekteyiz..Türkçe de bu medeniyetin ve kültürün dili olarak bu medeniyete yaraşır şekilde, haşmetli, düzenli ve de güzel bir dildir..Dünya milletlerinin Türkçe’ye yönelmesi demek, onların Türkleşmesi anlamına gelmez.Bizim de dünya insanlarını Türkleştirmek gibi bir gayemiz asla yoktur.Zaten böyle bir ırkçı ve de asimle edici bir anlayışı benimsememiz mümkün de değildir..Belki Büyük bir medeniyetin ortak kültür dili olan Türkçe yoluyla insanlar, Doğunun, Asya’nın huzurlu limanlarına sığınarak, çağın bunalımlarından kurtulabilirler..Reçete bizim medeniyetimizdedir…Reçetenin dili ise Türkçe’dir..Dünya insanları kurtuluşlarının reçetesini tam manasıyla okumak istiyorlarsa Türkçe’yi öğrenmek, sevmek zorundadırlar..Bu da ancak Türkçe’nin güzelliklerini, zenginliklerini dünyaya haykırmakla mümkün olabilir..Yani Türkçe, harflerine kadar içine sindirdiği, medeniyeti, dini, kültürü haykırmak istemektedir..Bu bir boşalma hamlesidir..Binlerce yılın elmaslarla, mücevherlerle dolup taşmış birikimini başka kültürlere, dünyalara ulaştırma çabasında olan önderimiz; Dilimiz Türkçe’nin ricasını yerine getirmekteyiz..O bize kendisini gösterdi, biz de bu acizane aynalığımızla onu dünyaya gösterme azmindeyiz..O bizle konuştu, biz de şu zavallı mikrofonluğumuzla onu evrene dinletme aşkı içindeyiz..İşte şimdi Kızılderili diliyle bir yakınlık hisseden Türkçe bakalım nasıl konuşmaktadır ve bu yakınlığı haykırmaktadır görelim:
Kızılderili’lerin sayı sitemleri incelendiğinde Türkçe’nin bu dillerdeki izlerine rastlamaktayız..
Örneğin “Bir” sayısını aynı anlamda üstelik aynı seslerle bazı Kızılderili kavimlerinin dillerinde bulmamız oldukça şaşırtıcıdır..Bilhassa dilbilim alanında pek çok bilim adamı yetiştirmiş Amerika bu gerçekleri neden daha açık ve güçlü bir şekilde haykırmamaktadır bilinmez…Biz Amerikanın yerli kavmi olan Kızılderilileri Kowboy (çoban) filmlerinden öğrendiğimiz kadarıyla savaşçı, kafa derisi soymayı seven, beyazları öldürme alışkanlıkları olan insanlar olarak tanımaktayız…Halbuki onların yüzlerce yıl katliamlara maruz kalan ve de bugün soyu nerdeyse tükenmiş bir millet olduklarını da hatırlamamız gerekiyor..İşte bu özgürlüğüne düşkün kavmin Çin seddini defalarca aşmış Türklerle ve diğer özgürlüğüne düşkün orta asya milletleriyle akraba olduğunu bu “bir” sayısı bir kere daha ilan ediyor..Tarahumara Kızılderililerinin dilinde Türkçe’deki “Bir” sayısı “Bire” şeklinde Guarijo Kızılderililerinde ise aynı sayı “Pire” şeklinde yine bu kelime ile aynı kökenden gelerek başkalaşan “Wihl” (BirWhirWihl) Quileute dilinde binlerce yıldır yaşamayı başaran Türkçe kelimelerdendir…Yuki, Nuxalk gibi Kızılderili boylarında bu “Bir” sayısı “Maw” “Panwi” şekillerinde yaşamaktadır ki bu küçücük örnekler bile binlerce ses ihtimali içinde Türkçe’deki “Bir” sayısıyla bu kadar benzer seslerle telaffuz edilmelerinin ortak bir kökenle açıklanabileceğini gösteren nadide örneklerdendir..
Türk dillerinde hemen hemen hiç değişmeden “iki” ya da “yiki” şeklinde telaffuz edilen “iki” sayısı Bir sayısından daha yaygın bir şekilde ufak ses farklılaşmalarıyla birlikte Kızılderili dillerinin tamamına yakınında yaşamayı başarmıştır..Bazı kullanımlarda mesela; Jicarilla Apaçilerinde “Naakii” Batı Apaçilerinde “Naki” şeklinde başlarına bir “n” ünsüzü alarak yaşamayı başarmışlardır…Lavrentian dilinde “Tigneny”, Pomo dillerinde “Kaw”, Koyukon dilinde “Netih”, Powhatan dilinde Ninge, Carrier dilinde “Nanki”, Çipewyanların dilinde “Naki”, Willapa dilinde “Natke”, Kato dilinde “Nakaa”, daha belirgin bir şekilde Sarcee/Tsuut`ina dillerinde “Ekiyi”, Pawne dilinde “Pitku” şeklinde başa “p” ünsüzü alarak, Inezeno Chumash dilinde Iskom şeklinde, Cochimi dilinde “kuak” formunda, Karok lisanında “Áxak” (x=Gırtlaksı hırıltılı h) Havasupailarda “Xuwak”, Mojave dilinde “Havik”, Highland Chontalların dilinde “Oguéh” şeklinde aslını açıkça andırır bir ses dizgesiyle, Kueçularda “İskay” sesleriyle kullanılan kelimenin Türkçe kökenli İki, eki, yiki şekillerinde telaffuz edilen “İki” kelimesiyle benzerliği aşırı bir dilbilim bilgisini gerektirmeyecek şekilde aşikardır..
Diğer sayılarda da çok benzerlikler olmakla birlikte bilhassa “beş” sayısı pek çok Kızılderili dilinde Türkçe “beş” sayısı ile benzerlik göstermektedir..Bu kelimenin Kueçu dilinde “piska”, Mutsun Ohlone dilinde “Parwes”, sesler ters dönmüş bir şekilde Maya dilinde “Job”, Wyandotlarda adeta Türkçe’deki seslerle aynı biçimde “Weyş” (BeşWeşWeyş) şeklinde telaffuz edilmesi de tesadüf olmasa gerektir.. Susquehannock dilinde “Wisck”, Seneca yerlilerince “Wis”, Mohawklarca “Wis” şeklinde ve pek çok Kızılderili lehçesinde benzer şekillerde telaffuz edilen bu kelimelerin Türkçe “Beş” kelimesi ile ortak bir kökenden geldiğini söylemek “iki kere iki dört eder” demek kadar doğrudur..Diğer sayılar da bilhassa “üç” ve “dört” sayıları da dört kelimesini andıracak seslerle Kızılderili dillerinde halen yaşamaktadırlar..
..
kanayan yara
dört mevsim yaz
buna(l) mış ihtiyar
kutsal kent küdüs
dört kitap
hak vermiş azap
afrika ve asya arası
..
899
AHMAKISLATAN 4
Sen zannetmiştim o gülen ay
Geceme
Yakamozlar yaratan
..
Bitmeyen bir yolumuz var
Gök yüzün de kuşlar uçar
Sınırsız bir vatanı var
Özgürlüğe kanat açar
Sonsuzluğa özlemi var
..
Ak dağın, bitmez karı.
Eser, bağrıma soğuk rüzgarı.
Buz gibi, abu hayat suları.
Kapaklı; piknik alanı, yamaçları.
Ne zaman görsem, o yari.
Sitem eyler bilmem niye.
Gel otur derim, neriye?
..
Dikenler arasında nâdide çiçek gibi,
Etrafa burcu burcu kokar, İmam Hatiplim.
Sıcak, susuz çöllerde, billur içecek gibi;
Kavrulan yüreklere akar, İmam Hatiplim.
***
En gizemli renklerin; al, yeşil, moru onda,
Pırıl pırı bir çehre, Allah’ın nuru onda.
..
Atatürkçü olmak; Atatürk’ü çok iyi anlamak ve okumakla olunur.Bizzat kendisinin yazdığı NUTUK’ u okumadan,en yakın arkadaşlarının hatıralarına bakmadan,Türklük üzerine söylediği o dehşetli sözlere kulak tıkayarak Atatürkçü olunmuyor beyler!
Atatürk’ün Türk Dili,Türk Adlisi,Türk tarihi ve Türk dini (İslam) hakkındaki her birisine ciltler dolusu makaleler yazılacak cinsten vecizelerine kulak tıkayarak Atatürkçü olunmuyor efendiler!
Atatürk’ün ve dolayısıyla Türk Milletinin düşmanlarına sarılmakla hatta talimatlarıyla denizlerde boğdurduğu uşak ruhlu ihanet şebekesine ağıtlar yakmakla hiç Atatürkçü mü olunur?
Türk milletinin yegane düşmanı ilan ettiği fikirlere yapışarak Atatürkçülük yapılması mümkün müdür?
..
Damar damar yüzyıllara kan veren
Toprağında harman olmuş uygarlıklar
İnsanlığın doğumunu müjdeler
Tarihin nehirlerine akan
Irmaklar...
Sen ana,sen'tanrıçalar diyarı'
'Sen tanrı yaratan toprak'
..
Şehriyar'ım gözüm yaşı sel kimin,
Garip sen mi vetanında el kimin,
Sevdan üreğimde kara yel kimin,
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Haramzadalardan yoldaş olar mı?
Gurt gurtnan dolaşır, itler it inen,
..