Ekim ayları gelince bulaşıklar, sesler ve ötekiler
böbreklerimizden sızarak buzlu bir sabah bırakırlar üstümüze
hatırlarız orda kıravatlarımızla
bin çocuk ezikliğinden yapılma kalıntılarımızı.
Asfalt ki ayıplamıştır bizi
siyah, geceli, ışıksız bir kadının ardından.
rüzgar ne zaman değmişse yelelerimize
asarak bağrışların ortasında kumdan gözlerimizi
çertlemeklerden, leylek ayağından umutlarımızı.
Şarkılar
şakırtılar arasında büyüdük
alnımızda tebeşirler beyaz bir ölümle öldüler
göğsümden kelcebekler kanatlanmıyor artık
patikalar taşmıyor düğmelerimden.
Koridorlara varınca hatırladık herşeyi;
hepimiz;
esrarlı ama kırılgan bir türküyüz şimdi
kırlangıçlar yumuşatırdı umutlarımızı
sarı bir depremle göçtüler saçaklarımızdan.
Hatırlamak;
yetmiyor. Kirli bir ölümleyiz çünkü.
Sana
bunun için harlıyım,
omzum ıslak
Islak elbiseler içindeyim bunun için
kabarsam göğsüm erişmez,
uzaksın
boynum desem homurtulu bir iple boğuşmakta.
Bana zor
zorlu bir üfleyişle getir yanaklarını
kekikten,
ıhlamurdan kokularla
gri
ıslak
bir sabahta gel
ki şehir yorgunluklarını
Sana vermesin...
Kayıt Tarihi : 20.1.2003 16:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!