Yokuş çıkıyor,
Karanlık, dipsiz bir sokakta ay ışığı arar gibiyim.
Düzen yok; düzen, onların el değmez saltanatı.
Koltuklar ısıtır buz tutmuş camlarını.
Camın ardında soğuktan donmuş bir millet var, ama ne gam...
Zamanın ilaç olmaktan çıkıp zehir olduğu anlardayım
Sana soracak, senden öğrenecek o kadar çok şeyim var ki
Alıştım mı sensizliğe, yoksa her geçen gün daha mı acıtıyor, anlayamıyorum
Söyleyemediğim çok şey var sana
Hatta kendime bile
Okuyanlar âşık, dinleyenler tasasız sanır.
Ne âşık ne umarsız, hep bir vurgunum, hep bir yaralı.
Öyle sapa, yalnız, ıssız bir gün batımıyım.
Kıyılarımda ince bir sızı oturuyor; ne aşk ne hüzün...
Cevabı bende olmayan bir sorusun sen.
Döküldü inciler cebimden gözlerim doldu taştı.
İnadına yaşıyorum, kırık dökük.
İnandığımla yaşadım, kaç kere saydım doğan güneşleri,
Ayın yüzünü ezberledim derdinle.
Aynı sahilde bir şubat ayı gelecek.
Aşkım ve bu sözler senin
Sözlerim, şiirlerim, şarkılarım
Yanlız senin için
Gülüşlerin, gözlerin, ellerin yanlız benim için
Kapat gözlerini bırak kendini karanlığa
Saçlar anıları taşır, dediler; kesemedim.
Kanlı canlı yanımda dursan, yine böyle tüter misin burnumda?
Aynasız da baktım ya sana bir zamanlar...
Şimdi tüm yansımalar kırık.
Aştım da yolları; ne koydun önüme?
Geri dönemem artık.
Gözlerimi kan dolduran öfkem ve ciğerlerime dolan havayı ateşe çeviren hasretinden çok uzaktayım.
İstesem de gidemeyeceğim, çok duygu birikti yüreğimde.
Anmak, anmak en güzel günleri, geceleri...
Sevmek geri verilmez bize.
Biliyorum, sen de geriye dönemezsin, sen de ağlayamazsın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!