Anlarsın sen beni.
Diyecek sözüm çok.
Anlatacak kelimeler yok.
Sana koşan adımlarımı nasıl da heyecanlandırıyorsun, bir bilsen.
Büsbütün nasipsizlik değil mi bizimki?
Zamanın perdesinden süzüldü yüzün.
Yorgun bir sabahın göğsüne yaslandım.
Hatırlamak istemediklerim diz çöktü önümde,
gurbet yağmuru gibi üşüttü beni.
Öyle ağır geldin ki omuzlarıma, taşıyamadım.
Çok uzun zaman önce,
Belki bugünden önce, belki bugünden sonra.
Işığım, gecem, gündüzüm, kısacası gençliğim...
Aşık oldum ansızın
Öyle hevesten değil, esaslı sevdim.
Yazmak gelmediği zaman içimden,
Kapısı aralık bir gün gibi kalıyorum
O sırada seni hayal ediyorum
Saçlarının her teline ayrı ayrı dua ettiğimi
gizlice anlatıyorum kendime.
Hiç gecenin bir yarısı, kanata kanata
Söküp attınız mı içinizden yaraları?
Başka bedenlere sarılmış, iğrençliğini gizleyemeyen
Etini başka tenlere armağan eden bir adam gördünüz mü?
Bir kez değil, defalarca silmek istediniz mi her şeyini?
Sustuklarımızla uyanıyoruz her yeni hikâyeye
Daha önce yaptığımız her şey bir ur içimizde
Kalemimizden damlayan kan, nereye gitsek elimizde
Sustuklarımız büyümüş içimizde.
Bıraktığın yerde kalmak yok, demiştim uzun zaman önce
Toprağa gönül veren kuru dal,
Gökyüzüne âşık olan, elimden alınan uçurtmam.
Yaprak savruldu rüzgârla; yarınlarımız dağıldı.
Yalnızlığımla buluştuğum her gece, şiirle aydınlandı.
Şimdi seni hissettiğim yer,
Aldatan hayallerinin ortası.
Bazen paramparça olduğunu anlayamıyorsun
Toparlamak yerine darbe almak için hamleler yapmaya devam ediyorsun
Ama en kötüsü de bunu fark edemiyorsun
Ta ki o parçalar ellerini kanatana kadar
Gerçek tabloyu o zaman görebiliyorsun
Sen varken sokakların melodileri vardı,
Her sabah pencereme gelen kuş bizi anlatırdı,
Radyo da çalan şarkılar sanki seni hissetmem için vardı.
Şimdi hayat akmayan su, ateşten kor...
Siz bana aldırmayın yine.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!