BEDRETTİN KELEŞTİMUR ANADOLU ŞİİRLERİ

BEDRETTİN KELEŞTİMUR ANADOLU ŞİİRLERİ

Bedrettin Keleştimur

Odunu aşk,
Ocağı gönül
Seyri mekânı Anadolu

Göçle dağlanmış,
Hicapla bağlanmış,
Nefesinde Anadolu

Doğu ve batı
Cihana köprü
..

Devamını Oku
Bedrettin Keleştimur


Şairimiz Yavuz Bülent Bakiler, ‘Bizim Türkümüz’ isimli şiirinde; “—Bizim türkümüzde gurbet var artık./ Hasret var, yürek var, toprak var balam/ Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar/ Tiyan-Şan, Kadır-Gan Dağları’na dek uzar/ Kim demiş vatanımız Edirne’den Kars’a kadar”
Bizim dilimizde, irfanımızda, tarihimizde; ‘—sömürge’ veya ‘—istila’ gibi bir kavram yoktur! .. İnsanı, ‘—eşref-ül mahlukat’ veya ‘—yaratılanların en şereflisi’ olarak gören bir ahlak vardır, bir ihlas, bir tefekkür vardır.
Bu milletin tarih boyunca, ‘—fethetmediği iklim, suyunu içtiği ve havasını solukladığı kara parçası kalmamış gibidir’ Türk gittiği yerde önce, ‘—gönülleri’ sonra da, ‘—toprağı’ fethetmiştir! .. Türk’ün adil yüzünde; ne kin vardır, ne nefret, ne gurur, ne kabaran bir öfke, ne intikam tohumları ve nede, ‘—gözyaşı ve kan lekesi’ Türk’ün hakim olduğu kara coğrafyası nasıl sürekli imar edilmişse; gönüllerde aynı şekilde şefkat ve merhamet nazarlarıyla imar ve ihya edildiğine tarihler şahadet ediyor.
“—Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz” bu coğrafya insanının, Irak’a ne kadar yakın ve bir anne şefkati kadar yürekten bağlı olduğunu anlatmaya yeter değil mi? .. “—Irak bize ırak değildir” sözü elbette, gökten zembille inmedi! .. O yakınlık, ruhumun derinliklerinde; ‘—türkülerimizle, hoyratlarımızla, manilerimizle’ yaşar! .. O sebepledir ki, ‘—kan damlayan gözyaşlarında biz varız’ bizlerden başkası değil! .. Şüphesiz ki, “—Peygamberlerin, sahabelerin, İslam alimlerinin ve evliyaların diyarı o masum topraklarda” biz olduk, bizlerin mahzun kalan gönülleri oldu! ..
Bağdat için kitaplar, romanlar yazıldı Anadolu’da! .. Musul, Kerkük,Süleymaniye için şiirler yazıldı, ağıtlar döküldü Anadolu’mda! .. O yürek parçalayan acılarla, ‘—gecenin ayaza çevirdiği soğukluk çöktü’ bütün bedenimize! .. Fatih Kısaparmak’ında dedikleri gibi, “—Savaşların yıkımlarını her zaman türküler söyler” Zalimin ahir zamana kadar, ‘—alçak yüzünü’ türkülerimiz ifşa etmiştir’..
Yakın tarihimize şöyle bir uzandınız mı? Üç kıtada tarihin en büyük devletini kuran Osmanlı’nın son iki asır içerisinde aldığı ağır yenilgiler, büyük toprak kayıpları ve özelliklede, ‘—Zağra Müftüsünün’ eserinde o dönemi anlatan hazin göç sahneleri! .. Türk’ün birçok cephede verdiği o şanlı mücadelenin bütün özetinde, ‘—Yemen Türküsü’ nü hala milletçe birlikte dinleriz! ..
Çekilen ızdırapları, zorlukları, ayrılıkları, yoklukları bir, ‘—destan havasında’ Türkülerimizde soluklarız! .. Çanakkale bir destandır değil mi? Kurtuluş Savaşı o destanın zafere taşıyan rağbetidir değil mi? . “—Çanakkale içinde aynalı çarşı’ ‘-Havada bulut yok’ ‘-Yörük Ali’ ‘—Asker Yolu Beklerim’ gibi onun gibi bu milleti bir Sakarya gibi, bir Fırat gibi duygu selinde birleştiren onlarca, yüzlerce türkümüz tarihimize, hatıralarımıza, geçmişimize ışık yakar! ..
‘—Estergon Kalasından’ nerelere doğru geldik; Şerife bacıların hatıralarına doğru yol aldık, türkülerimizle! .. ‘—Kırımdan gelirim’ türküsünün yanık sesiyle yankılandı Anadolu’mdaki cepheler! O cepheler, sırtında mermi taşıyan anaların, Kara Fatmaların, Nede Hatunların vakarları ile abideleşti! ..
Arif Nihat Asya’nın, “—Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor” mısraları okundukça bu milletin coğrafyanın nasıl vatan olduğunu bir daha derinden soluklarım; “- Şehitler tepesi boş değil,/Biri var, bekliyor.../Ve bir göğüs nefes almak için/Rüzgâr bekliyor./Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,/Yattığı toprak belli./Tuttuğu bayrak belli/Kim demiş Meçhul Asker diye? ”
..

Devamını Oku
Bedrettin Keleştimur

Anadolu, yedi iklime serpe
Nişanında, İstanbul Yedi Tepe
Elbet, Koca Muazzama ki, sende;
“oldun…” yedi düveli tepe tepe…
..

Devamını Oku
Bedrettin Keleştimur


Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizin İç Anadolu’ya açılan inci şehri Elâzığ’dan bin km ötede yer alan, yazar Yaşar Bozyiğit’in ifadeleriyle; “İç-Batı Anadolu’nun göbeğinde kültür ve medeniyet merkezlerinden birisi olan; “âlimler yatağı, veliler yurdu” övgülerine layık olan…” Kütahyanın kâh cennetten bir köşe olarak, kâh Kemal Sevgi’nin şiirinde “Küçük Bursa diyerek sana paye verirler” ifadeleriyle isimlendirilen Simav’a gidiyoruz.
Elâzığ’la Simav arasında o kadar benzerlikler var ki, bir tefavuk eseri olarak diyorum, Simav’ın yiğit ve kahraman Kaymakamı Samet Ercoşkun ve onun etrafında kenetlenen bizim Elâzığ’daki gibi ‘vakıf insan karekterindeki adsız kahramanlar’ bir büyük, bir ideal davayı omuzlamışlar.
Doğu ve Batı kültürünü bünyesinde buluşturan tarihi ve efsanevi Harput Şehrinin mirasını en iyi şekilde temsil eden Elazığ Şehrinden Uluslar arası Hazar Şiir akşamlarının hülasasını omuzlamlamış ‘bir Uludağ yürüyor’ sanki! Çağın idrakine meftun Simav İlçemizde, şairlerin, ediplerin, yazarların ve mütefekkirlerin gayretleriyle bir, ‘irfan mektebi’ açılıyor. Bu mektebin ilk muallimi ve onur konuğu her Elâzığlının yakından tanıdığı, zaman içre sırlarını bile paylaştığı ve kendilerine hemşerim dediği Atatürk Yüksek Kurum Başkanı Pror. Dr. Sadık Kemal Tural oluyorlar. Bizlere apayrı bir zevk ve haz verende bu faaliyetin şiirimizin usta kalemi Yahya Kemal Beyatlı anısına yapılmış olması. İstanbul’u, onu besleyen manevi kaynakları tanımanız için yarım asır önce aramızdan ayrılan Türk’ün medarı iftiharı bu usta kalemi mutlaka tanımamı gerekiyor. Dopdolu bir salo’nda, dopdolu bir ruhla Prof. Dr. Sadık Kemal Tural’ın o veciz hitabeleriyle yönettiği panelde Üstadı bir daha anma ve şiirlerini Rıdvan Çongur’un gönüllere akan berraklıkta bir su sesindeki huzur veren bir sükûtta dinleme fırsatını bulduk.
Efeler diyarı Simav’da şairler yürürken, dağların omuz omuza verdiğini bir daha hissettim. Yazımın başında da ifade etmeye çalışmıştım, Simav ile Elazığ’ın coğrafya ve manevi iklim olarak benzerliğini! Elâzığ, Doğu Anadolu’da ulaşım bakımından bir kilit noktada yer almaktaydı. Simav’da İç Batı Anadolu’nun kilit kasabası; Balıkesir, Uşak, Kütahya, Denizli, İzmir, Bursa altıgeni içerisinde, her petekten bal alan bir arı kovanını nasıl da andırmaktaydı.
Doğrusunu söylerseniz, Anadolu ikliminin o canlı ve efsunkâr havası bizleri büyüledi. Simav’da, ‘adalet dağıtan hâkim bir yürek’ vardı. O yürekte, Ahi Evran ruhunun yaşadığını hissettim. “Dışı içine esir,/ İçi dışına hâkim”/ Korku vicdana tesir,/Sevgi illete hekim/ Şiirden taşan nesir/Mısralar asıl rakım/Payda da ortak kesir/Ortak gayeye hâkim/Gölgeler mi bize sır/Aynaya düşmüş resim.”
Bir resim düşüyor aynaya; ‘hayratı bütün damarlarıyla besleyen’ bir resim! Bir değil, binler aklı, bir yürekte saklayan bir mübarek dava nasıl da aksiyon haline gelmiş onu büyük bir aşkla, vecdle bir daha yaşadım. Dile kolay, Simav Belediye Başkanlığının nezaretinde; 40 kazan et, 8 kazan helva ve dahası; çorbası, pilavı, hoşabı 70 yıl devam eden dualı ve âminli bir gelenekle bir ummanı andıran sofralar halinde birlikte hazırlanıyor. “sevgi illete hekim” olmuş, hazırlanan binler sofralarında! Şairdeki sadakat bayrağı, bir vefa burcu bulmaş Simav’da! Bütün yüzler, size Hakk’a niyazı hatırlatan bir rıh olgunluğunda!
Simav Kaymakamlığı önderliğinde Yeşil Simav Turizm Derneği ve birçok sponsorların destekleriyle 13. Simav Uluslararası Şairler Şöleni her bakımdan anlamlı başlıyordu. Ve Elâzığ’da olduğu gibi, Okullar, ‘usta kalemlerle bir edebi sofraya’ dönüşüyordu. Okul Müdürlerinin bizlere ifadeleri, ‘öğrencilerle çok verimli bir ortam yakalandı’
Eğitimde başarı oranının Türkiye ortalamasının çok üzerinde olduğu Simav’da, öğrencilerin bı sosyal aktivite içerisinde başarıyla yer alması geleceğimiz açısından bir çok zaafları aşabilecek dozdaydı!
Burada millet nedir sorusunu birlikte soralım ne dersiniz; Millet, “Aynı topraklar üzerinde ve ortak bir tarihe bağlı olarak yaşayan, birbirlerine kültür ve ülkü bağlarıyla bağlı fertlerden meydana gelen insanlar bütünü...”
..

Devamını Oku