zambak vadisindeydi gönül kokum
senin aymaz çölüne inat
kırık dallarım olsa da
yayılırdım tanelerine
fırtınalar umuttu
kollarıma
simamı tanırsın sen gününde
birazcık sırıtırdım damlalar size
hani tanışmıştık baharın ilkinde
çukurlara dolardın şemsiyelere kızar
bulutları tokuşturur
kulaklarını çekerdin
şimdi ay vakti karanlık uyanıyor
sürünerek kendine çekiliyor her obje
fırtınalar yokluğa alışkın ve suskun
ayakları takılıyor yalnızlığın
değişmiyor sözcükler indiriyor perdeleri
sayıklıyor tanımları doğanın
şimşeğim kelimeler
ışık saçıyor gözbebeklerimde
gökgürültüsü dizelerim
altalta sıralanıyor
yıldırım şiirlerim
düştüğü yeri yakıyor
vereceğim sana şiirimin altın anahtarını
gönül penceremi arala al günü içeri
her gece girebilirsin satırlarıma düşlerinle
ellerine bulaşmasın asiliğimin yağlı kurumu
asilliğim duvarda bir tablo geç karşısına
oku beni sesli ne kadar uzak olsam da
titreşimler duyabildiğim...
her hecenin bir harfi
sıcak esintiler
tenimde hissettiğim...
arkasında yemyeşil bir alan
uzanıp dinlenebildiğim...
gözlerinde ıslanmışım
sevgi kaçağımı bulmuş tamirciler
eserimi asıyor
kıskançlığa
eskimiş kaydımı tanımıyor aynalar
beli bükülmüş zamanın
sıcağa küskünüm
gecemin hayallerini eritti
sırtüstü yatağımda
aya ateş püskürdüm
düşlerim uçan balondu
havasını söndürdüm
zaman sırıtıyor çatlak duvarından
güllerin kokusunu kopartırken
sızlanışın sesi yükseliyor
yeşiller sevda gezisinde
kıvamın ortasında güneş
toprağın yüzüne aşkı döşüyor
günler saklambaç oynuyor
ben ebeyim yine
dünü sobelemişim
yarını kaçırdım bile bile...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!