Sen bizimsin, biz senin
Rüzgarın esiyor kollarının arasından
Tozunu kaldırıyor altın taşlarının
Sesin geliyor kulaklarımıza derinden
Gelinciklerin kırmızı deniz gibi dalgalanıyor
Uzun kavak dalları senin şarkını söylerken
beyin fırtınalarında
eğriydi dümenim
tanımazdı dalgaları
karşılamazdı soluk not
çalardı dikenli tellerimi
korkuluk...
gecenin ışıkları
ayrılığa sürüklüyor
masallarda bir rüya
ay kaçırıyor
uykumu yatağımda...
günüm beyaz
her yerde kar var
düşünmüyorum geceyi
sıcak olacak evim
sobanın dilinden belli
beyazlar düşüyor heceye
yok hiçbir parçamın yedeği
benim hayatım kilersiz
yüreğimin odaları boş
ne dinlenecek koltuk
ne demlenecek çaydanlık
ay misafirse de evim loş
bir eriyiş/eriniş sabahın seherinde aydınlanan
kurgulanmış toprak açlığına sunulmuş ebediyet
parmaklarda büyüyen alemî/ademî susuz fidan
sensiz/sessiz/sersiz yürüyor toprak...
masum yurt sevdalısı umutlarda kesif mısralar
ruhun derinliklerine alışan/akışan sonsuz alev
yaşam üç günden ibaretmiş
dün-bugün-yarın
geçecek hepsi bunların
dünlere arkamı döndüm
bugünlerle düğündeyim
ben bir yol istiyorum
tozlu olsun
belesin beni
çamurunda debeleneyim
gülleri olsun koksun
dikenleri batsın istiyorum
sen ve ben
buluşuruz bazen
ya gecenin
derin sessizliğinde
ya da
sabahın coşkun gürültüsünde
sınıfları atlayacağım inadına
bir sorti edasıyla
son sınıfta takılacağım
yaşamın adresi orada
labirentte kaybolacağım...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!