Düşümde Gördüm Seni
Oturmuştun duvar dibine düşünüyordun
Sararıp solmuştu benzin
Ağlamaklı mı neydi gözlerin
Puslu bir vakit düşmüştü ufkuma
Pek farkedemedim..
Beni bayramlarda bekleme anne
Kaldım mekan içre mekanlarda
Şefkatin anılarımda gezer
Sıcaklığından eser yok buralarda
Buralar zemheri sığınağı etrafım duvar
Vuslatın nafile erişilmez anne
Gün salmış beni 'azatlığın' kelamına
Dar kapılardan geçmişim
Söylemek kavlinden söylenmişim (de )
Mişlere davetiye bilinmemişim her ne halse
Ki sıratı bilen yollar yürümüşüm
Hükmü sakıt kalmış tevellütlerin
Terk edilmiş/Unutulmuş
Asırlık çınarlar ortasından
Kokular saçacağım/Mekanlar kuracağım
Cıvıl cıvıl ötüşen mekansız kalmış serçelere
Kovacağım baykuşları birer birer
Viran olmus ocaklarım üstünden
Geceler ortasındayım
Aydınlık yaşamamış ki gözlerim
Gündüzü ne bileyim
Kavgada büyüdüm ben
Zincirsiz, tel örgüsüz günler yaşamadım ki
Baharlar tanıyıp bileyim
Sesim dağlara... dağlar sesime yürür... içimde nice alaz büyür! Kavildaşlığıma ihanet
yorgunluklarda şehirler, kuş kanadı palaz rivayet günlükler gibi eskir. Eskimiş zamanlar
merhabası... adım (ki) kendi yanında bile duramaz olur. Bir o kadarına pranga vurulur
Urfalı Ali... Malatyalı Fahri... Bir de ben
Konyalı Ömer...
Üç arkadaştık biz
Ankara Fen fakültesinde
Üçümüzde esmer ve aynı boydaydık
Yani aynı 'boydandık' Osmanlı torunuyduk
Zaman tılsımıyla yürüdü
Debdebeli yaşayışların menziline
Gün vampir sırıtışlarında ağladı
Gözlerim kan çanağı
Bir demet sümbül/sehpaları lanetledi
Rengimi kirlettiniz diye
Yakana bir gül tak benim için
Rengi kırmızı olsun
Kanamalarım yüreğinin üstünde tutuşsun
Buyur etmelerin kadar kaçışlarına da
Bir davetiye... Gel diyen
Gözlerini kapat benim için
Bu sabah yine her taraf sessiz
Yol, kaldırımlar, kimsesiz kimsesiz
Bense yeni bir sabahın aydınlığında
Issız caddelerde yürürüm bilinçsiz bilinçsiz
Midemdeki sızı, açlığın belirtisi
Lokanta vitrinlerine bakarak karın doyurur kimisi
...içinizdeki kimsenin herşeyi bizim de özlemimiz olmuştur....yüreğinize sağlık