Haksızlığa başkaldırı
Kavgalarında!
Savaş parolası,
Türkülerde,
Dilden dile...
Afganistan, Filistin , Moro..
Bilmelisin bu yorgun gözlerin
Seyrinde depreşen
Ama dudaklardan dökülmeyen
Sözlerin adı nedir?
Şarkılar söylemek istediğim
İçliliğime kanıpta aldanma sakın
O çocuklar böyle değildiler...
Çoğalıp çoğalıp eksildiler...
Zemheri soğuğu çatal yürektiler
Ağustos başağı sarardılar
Şimdisi olmayan güne yürüdüler
Yetim yazgı eylül cülüsüne kurban gittiler
HASRET SENİN İÇİN
Umudun donuk gözlerinde
Zehir zıkkım bir sancı
Şimdi hasret yüreğim
Çiçekler soluğun!
Hücremde, özlemim yıldızlarım
Yüklü gökyüzü
Ağular kusar her saniye dakika içinde
Hisseder betonu, romatizmal bacaklarım
İnat ya
Yağmur yüklü bulutlara hasret duygularım
Yediden onsekize gelinceye dek
Kakalı oyuncaklar sevdik hep
Diş biledik, kin tuttuk
Yamalıksız pantolon, önlük giyen
Okul önlerine Ford granada ile bırakılan
Burjuva veletlerine tükürerek
kuşluk vaktinde
Şiir yazacaktım sana
Annaler dedi;
...yazmasan!
Ömrümüz hep bu vakit kederde
Soyundum tılsımlardan
Dağların doruğundan yine
Acı acı esti poyraz
Güzelliğime kasıt!
Kör tutkular bilgeliğince kelepçelendim
Sis bürümüş günlüğümün gölgeliklerinde
Ay şafaklarında nice güzel
Sonunda ... Kendi haritamızın sürgünlüğünde
Kırık kalpli hüzünlerle gördük yüzümüzü
Aldırmazlığımız benzemiyordu
Geçmiş zaman kayıtsızlıklarına
Daralmış eksenler gibi kuraktı her yanımız
Bir o kadar umrumuzdaydı her şey!
Git artık hüzün git! ..Davetsiz misafir olma gönlümüze
Ağıtlar yazdırma gayri
Şafak türkülerinin bıktırıcı usancında
Gönüllerimizi virana çevirdin
Acımasız! ...
Düşlerimizi hançerledin; belliki bizi çok sevdin
...içinizdeki kimsenin herşeyi bizim de özlemimiz olmuştur....yüreğinize sağlık