Ocak:
Veda vaktinde yağıyor yağmur ölesiye.
Gördüğü herkeste var bir şemsiye.
Açmaz onsuz hiçbir yağmura şemsiye.
Sakınmaz ıslanmaktan, bankta yazar bir mersiye:
Anılarda geçmişin özlemi.
Şimdi de bugünün nankörlüğü.
İleride geleceğin hayali.
Aklımda bir hiçin bilinmezliği.
Alışılmış günahlar halının altına süpürülüyor.
Halının üstüne toz kondurulmuyor.
Ne zamandır bu günah güzel gözüküyor, söyle.
Güzel, günahta gölgeleniyor.
Bilerek yapılan günahlar ne zamandır alışkanlık yapıyor.
Ekranlara hapsoluyor en üstün canlı.
Tüketiyor kayıp zaman cezasını.
Doyumsuzca yiyiyor fırsatını bulduğu şeyleri.
Nefsi sınır tanımaz aşkı görse olacak müdafi.
İstediği işi yapmıyor zorunda bırakılıyor paraya.
İsmini üfledim denizlere.
Denizler taşıyor kayalıklara.
Seni yazdım dağlara.
Dağlar dökülüyor aşağıya.
Seni yazdım taşlara.
Kalp yerinde de hisler yoksun.
Sensiz bir bekleyişte nefes yorgun.
Aşksız bir şiir, bir bozgun.
Ben hangi devirdeyim sen yoksun.
Alem-i zaman akar dünya.
Gözleriyle aşağılarcasına bakıyorlar.
İfşa olmanın perişanlığındalar.
Kulaklarımda bağırışmalar.
Linç etmek istercesine bedenimi.
Nefsi tanımam, korku ne.
Cumartesiden beri unutamadım seni.
Durgunum o günden beri.
Sınırlarını zorluyor hücrelerim.
Rüyamda görebilmek için seni.
Dursaydı ya zaman, sonsuzlukta kalsaydı gözlerimiz.
Masada beş kişi.
Dördü sırlı, bir de suskun biri.
Biri Mona Lisa’yı anlatıyor.
Biri göklerde ki istikbali.
Biri anlatıyor ilk insanı kendi ağzından.
Düşünmem, yazmamdır.
Şehadetim sözüm, okumam anlamaya çalışmaktır.
Namazım dua, kıblem dua ettiğim her yerdir.
Zekatım bilinmez.
Bakışım, aramaktır.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!