Bir gün geçtin karşımdan.
Geçip gittin sandım.
Kaç bin kişilik okulda denk geldik.
Onca ders varken aynı dersi mi seçtik?
Onlarca öğrenci arasından sınıfa yalnız biz mi geldik?
Düşüncelerdeki hücreler kağıtta dans ederek birleşti.
Mürekkebin yemini imzalı bir söz gibi.
Sığınağı sığındığı, yememeli yasak meyveyi yetiştirilmeli.
Hangi kelime yan yana geldi de bir diğerine yardım etti bilinmez.
Kalem kağıdı arıyor, bakıyor aşağıya.
Senden önce varmış içimde bir boşluk.
Sanki bir uçurumun kenarında.
Senden sonra gözlerim bakmaz artık, uçurumdaki boşluğa.
Yerde değil göklerde süzülüyor bu aşk,
yanyana uçan iki uçurtmanın sevdasında.
Bir elmadan öte yasaksın.
Düşlerimde görmek isterken seni, gözlerime yalansın.
Canınla değil, yokluğunla bana ölümsün.
Ah ne acı, sen benim bir zamanlar imkanım olan imkansızımsın.
Vakit işliyor zamanda.
Vakitler biçilmiş namaza.
Beş vakte sığar mı dua?
Kalbim her an duacı.
Takvim gösteriyor on iki ayı.
Hiçbir şey göremesem de camdan görsem gölgeni.
Pencere açık, duysam unuttuğum sesini.
Uyumaya çalışırken, dışarıda çatıya damlayan yağmur sesleri.
Anımsatır karşılaştığımız ilk günleri.
Ne aynı bulutlar durur gökyüzünde.
Gözler artık aramaz inanmak için görmeyi, biliyor.
Uykuya daldıran sessizlik dinleniyor.
Dilin inadı kırılmış susuyor.
Eller kalpte atışını duyuruyor.
Nefes, alırken sabrediyor verirken şükrediyor.
Yaklaşsa ne olur günler.
Bir gün geldiğinde ve bir gün bitecekse eğer.
O gün bana daha uzak olacaksın.
Çünkü sen bana yasaksın.
Karanlık bu gece yalnız değil yetişiyor yıldızlar.
Dağlar artık yalnız değil bürünmüş beyazlara.
Ay bakılınca hilal değil tamamlanmış dolunaya.
Kavurucu güneş yaksada kendini devam ediyor patlayıcı yalnızlığına.
Uykuda da çalışır eder insanı ikna.
Kabullenmez gece huzurunu gösterir rüya.
Beyin kabul etmiyor yokluğu yeri varda.
Yeni bir haz arayışıyla görüntüler gönderiyor akla.
İnsan anlayamıyor her şeyin anlamsızlığını.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!