Derin acılarımdan ziyade yüzüme baktığında cehreme yayılan tebessümlerimi görmeni isterdim. Göremediğin için seni suçlamıyorum sakın böyle de düşünme çünkü ben insan olmanın sınavını geçtim ama kendi hayallerimin gölgesinde kaldım. Ama inan benimde suçum yok zira olgunlaşmak için tecrübe gereksizdi, iyi insan olmanın ödülü de zaten yok. Ne yazık ki bu mavi alemde güçlü sesler kazanıyor. Sahtekarlık ve hilelerle dolu bu mavi gezegen. Üzülme ve üzülmüyorum da sonuçta bir canım var milyonlarca insan gibi değil mi bir gün emaneti er ya da geç teslim edeceğim. Ve malum hayat kısa doğrularımla son nefese dek “TEK” başıma yaşayabilirim. Kalabalıkları zaten hiç sevmem……
(Ahsar Zerefşan / Denemeler – Temmuz 2024)
Hayatının akışına ve kaderine atıfta bulunmayı bırak artık. Senin kendine özgü ve kendi özüne ulaşman için hayat seni gün yüzüne çıkartmıyor. Kabul görmeyen arzuların nedeniyle bütün bu gizem ve belirsizliğin. Hayatın ışığı, herkese aynı parlamaz; kimine gölge, kimine güneş düşer ama sen yine de karamsarlığa düşmeden, korkmadan benliğini özgürce içinde he şeye rağmen yaşamaya devam et…
(Ahsar Zerefşan/ Denemeler – Temmuz 2024)
Premium Bir Nankörlük Hikayesi...
Evet, başlık bu. Çünkü yaşadığım şey, sıradan bir "Gitse de gam yemem" hikayesi değil. Standart bir "Vurdum duymazlık" paketine hiç mi hiç uymuyor. Ben, duygusal hayatıma özel olarak geliştirilmiş, sınırlı sayıda üretilmiş, "Limited Edition" bir nankörlükle veda ettim. Anlatayım...
Madem beni sevmiyordun... Tamam, peki, kabul, anladım, olur, hayat devam eder, dünya döner, çay soğur, simit bayatlar... Ama o zaman neden, niye, ne diye, hangi akla hizmet, hangi mantığın süzgecinden geçerek, sevmiyorum derken, öyle seviyormuş gibi, öyle "Aman of, içim parçalanıyor"muş gibi, öyle Oscar jürisini heyecanlandıracak bir iç hesaplaşma sahnesiymiş gibi bir "sevmiyorum" dedin?
Hayatın ağır sınavlarından geçtiğimiz bu yolda, bir bardak çay, içten bir sohbet, ve samimi bir dokunuş yakışır. Gözyaşlarımızın arkasına sakladığımız gülüşler, yorgun ruhlarımızı dinlendiren melodiler, ve kalbimizi ısıtan dostluklar gerek bize. Yaşadığımız her anın değeri, küçük mutluluklarla büyük anlamlar bulur. Bir çiçek kokusu, bir şiir dizesi, ve içten bir sarılma, hayatın yükünü hafifletir.
(Ahsar Zerefşan/ Denemeler Haziran 2024)
Hislerimi tam anlatamıyorum Eyy Gönül Sevgilim.
Ancak şunu bil ki; Belki de ruhumuzun ikiye bölünmesi, içimizde taşıdığımız derin duyguların ve yaşadığımız deneyimlerin bir parçası olarak kabul edilmeli. Her kırık parça, bize hayatın ne kadar kırılgan ve aynı zamanda ne kadar güçlü olduğunu hatırlatıyor
(Ahsar Zerefşan – Haziran 2024)
Sadık kalamadım sana...
Yollardaki titrek ışıklar gibi söndüm,
Tümsekler gibi hissettirmedim varlığımı,
Üstünden hızla geçip gittim.
Belki acelem vardı hayata,
Belki kalbim, seni çoktan sollamıştı.
Yalan gülümsemelerimle etrafımdaki herkesi kandırıyorum. Varoluşumun anlamını sorguladığım bu labirentte kendimi sürekli kaybediyorum. Ellerimle yazdığım bir senaryo da hem oyuncu hem seyirci gibiyim. Anlamıyorsun, gerçek benliğime, içimdeki huzura kavuşmak için bu sahte kimlikten kurtulmam gerekiyor fakat içimdeki çığlıklar, sessizliğin duvarlarına çarparak geri dönüyor. Gözlerimden gözlerine yansımalar sahte fakat gözlerimiz buluştuğunda, aramızda bir bağ kurduğumuzu sanıyorsun.
Ah be güzelim anlamıyorsun! anlamıyorsun içimde bu çelişkiye, yüzümde bu sahte gülümsemeye rağmen aramızda kurulduğunu düşündüğün bağ, aslında benim en büyük yalanım... İçimdeki sakladığım acıları göz ardı ediyorsun…
(Ahsar Zerefşan /Denemeler – Temmuz 2024)
Devrimci insanları her zaman sevmişimdir…
Çünkü onlar, dünyanın sessizliğine itiraz eden yüreklerdir.
Herkes başını öne eğdiğinde, bir çift göz vardır göğe bakan;
O gözlerin içinde adaletin ateşi, umudun son nefesi yanar.
Bir devrimci, sabahları sadece güneş doğsun diye değil,
Gözlerim, gülümsemek için değil, anlam arayışında. Sessizlik, içimdeki hüzünle dost olmuş gibi duruyor. Her bakışta, her kelamda, biraz sevgi arıyorum belki de. Hayatın içindeki bu derin duyguları anlamlandırmaya çalışırken, sessizliği sevmeyi, hüznü bir dost gibi kabul etmeyi öğreniyorum. Sessizlik, içimdeki duyguları en derinden hissettiren bir dost gibi sessizliğin sakin sularında yolumu bulmayı öğreniyorum….
(Ahsar Zerefşan / Denemeler– Temmuz 2024)
Gözlerim seni arıyor, güzel gözlüm. Son nefesimi verirken, dudaklarımda kurumuş toprak kokusu yerine senin adını arıyorum. Sekaratın ateşinde yanarken, bir damla su misali beni serinletecek tek umut sensin. Gitmeden önce yanıma gelir misin? Veda anında, kalbimde yankılanan son şiirini senin sesinden duymak ne kadar güzel olurdu. Lütfen, gecikme. Bu fani dünyada son kez bir araya gelmek dileğiyle, dualarını yanına al ve beni uğurlamaya gel.
Zaman sanki durmuş gibi. Giden nefeslerimde senin kokunu arıyorum. Gözlerim kapanırken, son kez seni görmek, sesini duymak en büyük dileğim. Veda anında, kalbimde yanan şiiri seninle paylaşmak istiyorum. Belki de bu, aramızdaki son konuşma olacak. Lütfen, gel. Beni yalnız bırakma.
Henüz veda vakti gelmedi, değil mi? Gözlerimde hala senin ışığını görüyorum. Belki bir mucize olur ve sen yanıma gelirsin. Veda anında, seninle birlikte son bir kez daha hayata tutunmak isterim. Kalbimde yanan şiir, senin sesinde daha anlamlı olacak. Lütfen, gecikme. Ölüyorum, güzel gözlüm, toprağa dönüşüyorum. Seni bekliyorum…..
(Ahsar Zerefşan/Denemeler – Ağustos 2024)




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!