Gazeteleri okuyunca, haber sitelerine göz gezdirince artık iyice hafakanlar basıyor, sinirlerim bozuluyor. Toplumun her kesiminde bir dolu sosyopat, psikopat, topluma uyum sağlayamayan bir dolu angut insan aramızda dolaşıyor ve üzülüyorum gerçekten 21. Yüzyılda hala böyle tiplerin olmasına...
Sahte Peygamber, adı her ne ise, mevta olmuş ve Bursa'da cenazesi defin ediliyor. Hazreti Muhammed sav. den sonra peygamber gelmediğine göre bu adama bu kadar ilgi neden, anlayabilene aşk olsun. Binlerce kadın ve onun iki üç katı da erkek vatandaş ağlayıp göz yaşı döküyorlar ki aslında bu adam mürtet, yani dinden çıkmıştır, kendini peygamber ilan ettiği sebebi ile... Yazık çok yazık... İmanlarını bir sorgulasınlar onun cenazesine giden vatandaşlar...
Sam Amcanın o muhteşem kayınçosu Donald Trampa Dayı iki tane hindiyi kesilmekten son an da kurtarmış, af etmiş hindileri... Hindilerde glu glu diyerek Trampa Dayıya minnet ve şükranlarını iletmişler. Gözlerim yaşardı gerçekten. Sam Amcanın böyle vicdanlı bir dayısı olduğuna...
’’Su da balık yan gider.’’ derler... Su dur işin özü balıklar için... Rakı şişesinde balık olmaya kalktın mı işin yaş diyeyim sana... Orhan Veli’nin mısralarındandır ’’Bir de rakı şişesinde balık olsam.’’ Anladık da Orhan Veli birader dakkasına gidersin vallahi hem de billahi... Rakı şişesine girip de yaşayan bir balığı daha hiç bir kitap yazmadı, bundan sonrada yazmaz...
Fazla içtin mi bu mereti insan bile mortu çekiyor balıklar mı ölmesin... Düşünüyorum da Orhan Veli’nin bu dizelerini okuyup da bunu balıklar üzerinde deneyen salak da var mıdır? Yok ya, yoktur, bizim insanımız içse de ağzı ile içer bu mereti, böyle aymazlıklar yapmaz...
İyi de şarap şişesinde, votka şişesinde, bira şişesinde balık olsam niye dememiş bu Orhan Veli dostumuz? Yok, yok ben anladım. Rakıdan başka bir şey ağzına sürmediğinden belki de böyle bir dize yazdı. Sürekli şarap içiyor olsaydı, rakı değil şarap şişesi olurdu, balık olmak istediği yer...
Ölümün gözlerine, bakıp da ağlamadım
Cesaretim bir günlük, geçici bir şey değil.
Vatan yürek de bir kor, yeni de anlamadım
Hainle savaşırken, gönlüm zafere meyil.
Attığımı vurmazsam, yediğim haram bana
Ne kadar zor bir hayatın içinden
sabrınıza sabır ekleyip yaşam kaygısına düştüyseniz de
şiir özgürlüktür her zaman sizin içinde...
Bazen ayakları yere basmaktır
kimi zaman bir sevgilinin beline dolanmaktır
Önce çocukların o çipil çipil gözleri gelir aklıma
bakamam gözlerine
yaralı yüreklerine
hele de ayaklarına kan bulaşmış ellerine
hep kayıt altında
ve bakılacak illaki can verirken
Oktay Akbal'ın eski tarihlerden anımsadığım güzel bir kitabının da adıydı ''Önce Ekmekler Bozuldu'' Sayın Akbal bildiğim kadar, doksanlı yaşlarda, halen hayatta ve yaşını başını almış olgun bir insan, iyi de bir yazardır. Birçok kişi bilmeyebilir Sayın Akbal bu kitabını 21 yaşında yazmış, meraklısına da bu bilgiyi bir dip not olarak verelim.
"Önce Ekmekler Bozuldu, sonra her şey" diye başlar kitap. Oktay Akbal'a saygımız sonsuz mutlaka ama önce insanlar bozulmuş gibi geliyor bana. Çok eski bir hikâyedir, ta Hazreti Adem'in çocukları Habil ile Kabil'e kadar gider sebebi de basit bir kıskançlıktır aslında. İşte insanların bozulması burada başlar sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir. Kur'an'da adı geçen yirmi beşe yakın peygamber vardır ve insanlar bunların bir çoğuna, bizim peygamberimiz de dâhil çeşitli şekillerde zulüm yapmaya, öldürmeye bile kalkmışlar (Hazret Yahya-Hazreti Zekeriya) bazılarını da şehit etmişlerdir. Yine yüce kitabımızda da adı geçen kavimlerden biri olan Lut Kavmi de eş cinselliği yaygınlaştırdığı için helak olup gitmiş kavimlerden birisidir. Gerçekten ibretlik olaylar yaşanmıştır o zamanlar. Bunların bazılarının üstüne taş yağmış, bazılarına şiddetli rüzgârları göndermiş Allah, kimisine çekirgeler musallat olmuş, bazısı da kuraklık ile ürünlerden eksiltme ile cezalandırılmıştır...
Hazreti İbrahim'i ateşe atmaya kalkmışlar, ancak Cenabı Mevla o yüce peygamberini lütfü ve keremi ile ateşten korumuştur. Bunları peygamberlere reva gören hep insanlar ve onların inanç, maneviyat ekseninden sapmalarıdır. Kim bilir o zaman ne kadar doğal ve ne kadar güzel buğdaylar ile o buğdaylardan yapılan ekmekler vardır. Şimdiki gibi, besinler bir an önce olgunlaşsın da hemen satalım parasını cebe atalım zihniyetinin o zaman olduğunu sanmıyorum ki zaten hormon denenen maddeden de insanlar habersizdir haliyle...
Önce İyi Bir Şiir Öğrencisi Olun Sonra Şair de Olursunuz
Şiir dünyaya güzellikler katmak için yüce Allah'ın bize bahşettiği bir edebi sanat. Bu gün için yurdumuzda ve dünyada bu güzide sanatı layıkıyla yapmaya çalışan binlerce kadın, erkek şahsiyet var. Bunların içinde değerli Türkçe, edebiyat öğretmenlerimiz ve öğretmen olmayıp yine de bu iş ile ciddi diyebileceğimiz şekilde uğraşmış değerli kalemler mevcut. Belki bileniniz vardır, bilmeyeniniz de olabilir yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de ‘'Şuara'' yani Şairler diye bir sure vardır. ‘'Mekke döneminde indirildiğine inanılan sure 227 ayetten oluşur. Bu sure, adını 224. ayette geçen ve şairler anlamına gelen 'eş-Şu'ara' kelimesinden almıştır.''
Bu nedir ya arkadaş? Bıktım artık bizim çocukların cep telefonu konuşmalarından. Bunların yüzünden telefon faturaları kabardı da kabardı... Her geçen ay ki fatura bir önceki faturayı fersah fersah geçiyor. Hayır bağırıp çağıracağım ya da ayaklarımın altına alacağım sıpaları, eşek kadar oldular, onu da yapmak istemiyorum, yapmam da zaten ama böyle de olmaz ki...
Gecenin onbirinde başlıyorlar, vıdı vıdı vıdı, başka bir şey yok. Konuştukları da akıllara zarar, yan yattı çamura battı, o ne demiş, bu ne demiş, kim ne demiş? Fasafiso, uyduruk kaydırık şeyler. İncir çekirdeğini doldurmayan geyik, ceylan, zebra, zürafa muhabbetleri...
''Önce sen kapaaaaaat.'' dediklerinde saate baktım gece on ikiyi beş geçiyor. Sohbet lüzumsuz konular üzerinde çok da lüzumlu olmayan bir şekilde devam ediyor. On dakika geçer yine o aynı sabıkalı cümle ''Önce sen kapaaaaaat.'' Ben de oda da sinir harbi ile sinirlerimi öldürmeye çalışıyorum da sadece çalıştığım ile kalıyorum sinirlerim ölmüyor daha da depreşiyor...
Önemlidir ıslık çalmak
bazen çok işine yarar ummadığın bir yerde
mesela önünden hızla geçen boş bir taksiye öttürürsün
anında durur adam
hem sana hem taksiciye fayda
bir geri vites hop hemen taksi yanında...
Önemli işleriniz vardı herhalde
memurdunuz işçiydiniz esnaftınız
kiminiz uyanıksa da kiminiz saftınız
kedileri kuşları besleyemezdiniz
başınızı sevdiğinizin göğsüne yaslayamazdınız
bazı geceler şehitlere ağlayamazdınız...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!