Bu dünyaya kimler gelip gitmedi,
Tutkular ardında yelip gitmedi,
Fani kulluğunu bilip gitmedi,
Dili engin adam gibi bir adam;
Feleğin çarkında çığladı babam.
Ellere dar gelen sana bol gelir,
Kanma keme eylen elim uzanma.
Bereketli elden sonra kol gelir;
Eken, biçen, diken kolum kapanma.
Özüne nur saçar hüsnü cemâli,
Önce cemreler birer birer düştü
Bir aklık, ferahlık geldi havaya.
Cümle cansuyu yürüdü doğaya
Daha dün, bugüne ulaşmak düştü
Uyanışa durdu dost kara toprak;
Bu yaşta,
Kavak yelleri de esermiş başta!
Arayı arayı,
Bırakıp bir kenara akı karayı,
Tozpembeyi buldu.
Bozuldu ayarı uyuyan yüreğinin,
Dünyan sevgi üstü sevgiyle dolsun.
Sevgiler içinden gel de beni sev.
Bütün mutluluklar seninle olsun;
Bahtınla birlikte gül de beni sev.
Sevgi çağlayanı ol çağıl çağıl
Ben sana bir selâm verdim,
Yük olmasın, aman alma!
Onurumu yere serdim,
Çiğnemekten geri kalma.
Garip kulum varım koydum,
Kıldan ince, yüce dağdan ağırdı,
Boğazın önünde eksi ve artı.
Kılçıktaki payı için bağırdı;
Kayadan denize uçan bir martı.
Sarayda kayanın, taşın hakkı var,
Daha arı Fuzulî’den daha duru,
Yunus’tan, Karacaoğlan’dan yok farkı dilimin.
Gözlem diyorlar. İşte gözlerim;
Dört bir yanda fıldır fıldır bakan.
Özlemse noksan olan?
Yüreğimde nakış nakış, oya oya...
Önce bin nazla kopuşunu göreceksin
Bale yumuşaklığı ile uçuşunu,
Düşüşünü duyacaksın gönül teline;
Bir kaç solgun yaprağın...
Bu yorgun hışırtı, bu sürekli titreyiş,
Dökecek sonunda hepsini biliyorum.
Çarşısından geçerdim, Ulucami’ye doğru,
Haydarlı’nın önünü coşkulu bir akışla,
İstasyon Caddesine girerken uğru uğru;
Görmek için birini özlem dolu bakışla,
Andım o günlerini, “heyhat! ” dedim Şarkışla.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!