Ahmet Mustafa Kulaber Şiirleri - Şair Ah ...

Ahmet Mustafa Kulaber

        Sen dalımda çiçek, bahçemde açan gülsün,
Zekisin, çalışkansın yaşam bir basamaktır,
Vefalısın, sadıksın, kaderin sana gülsün,
Sana güvenim tamdır, yarının pek parlaktır...

Bugün koş, oyna, zıpla,eğlen, yaşamak vardır,

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Nerede gün doğmadan
Bu bitmez gecelerim,
Derinliğinde kader,
Ruhumdan esinlenen,
Beslediğim meyveler….

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Havadan ilham aldık, çıkmaz karara vardık,
Yıllar boyu sevdiğim burdan gidelim dedi.
Kimseye duyurmadan pılı pırtıyı sardık,
Dönülmez yol dediysem, hiddetlendi, gürledi.

İki bilet kesildi kaderi tayin eden,

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Senin görüntündür Tanrım,
Bu doğa bu varlıklar,
Verdiğin ruh ve beden.
Sensin yoktan var eden,
Sensin varı yok eden...

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Baksanıza
İlkbahar bahçeleri irem irem
Serildi ayağımıza göz açtığımızda
Her yolun bir sonu varmış oysa
Baktığınızda...

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Zamanın pişmanlığıdır
Alnımdaki çizgiler.
Sızlar oldu artık ellerimin ayası,
Yitirilen ömrün kaybı yer yer...

Kaç kez çaldım mutluluğun kapısını,

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Zaman durdu mu bilmem
Ah saatler bir durabilse
Geçmiş ne denli kisa
Gelecek ne kadar uzun
Yanında tırmanıyor
Aymazca ruhumuzun...

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

Yorgunum fırtınalı,dalgalı sular gibi,
Sabahları sallayan bitmez gecelerimde.
Ilık akıntı dolar,kıpırdar esenliğe,
Kara noktalar kalır ak pak hecelerimde….

Çok resimleri çizdim,aydınlığa açılan

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

         Yaşam yarış alanı önde giden kazanır,        
Çok çalış, iyi düşün, kıvanca ereceksin,
Kimseleri aldatma, aldatanlar aldanır,
Ufukları aşarak sınavlar vereceksin...

Ne tepeden gözetle ne de alttan bakıver,

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

1965 yılı idi. Sakarya’nın merkez ilçesine bağlı, şehre 10 km mesafesi olan Akgöl köyü munhaldı. Bu köy roman köyü idi. Vatan görevinin son ayları Karasu’nun Kozluk köyünde geçti. Artık, doğduğum il merkezine gelmek oldu. Tek çare Öğretmen okulunda Türkçe dersi öğretmeni şimdi İl Milli Eğititm Müdürü olan Fahri Bey’e isteğimi iletmek oldu. Milli Eğitim Müdürü beni merkeze yakın küçük bir köye verdi. Ben de hemen göreve başladım. Tek öğretmenli bir köy burası. Köyün yolu, suyu, camisi yoktur. Okuma-yazma oldukça düşük bir köy. Çocuklar yakın köy okuluna devam ediyordu. Onları topladım. Okula kaydını yaptım. Hepsinin doğum tarihleri yoktu. Anne ve babaları resmi nikahlarından yoksundu. Önce çocuklarının ebeveynlerini nikahlandırdım. Çocukların doğum tarihlerini nüfus memuru aracılığıyla kimliklerini çıkarttım. Öylece sınıftaki yerlerini sağladım.
Bir diğer husus suları yoktu. Köylünün, kovalarla köyün yakınında kuyu suyunu alıyordu. Hemen köye su getirttim. Köyü suya kavuşturdum. Okul bahçesine benim de adımı çeşmeye yazarak önce okulu suya kavuşturdum.
Yolu çamurdan geçilmiyordu. Yolu yaptırdım. Artık asfalf yolu da kavuşturdum. Köyün camisi de yoktu. İlk iş “Köyü Kalkındırma ve Güzelleştirme” adında bir dernek kurdum. Yönetimi adı geçen köylülerden oluşturdum. Para gerekiyordu. Herhangi bir yanlışlığa meydan verilmemesi için resmi makbuz bastırdım. İdari defterleri notere tasdik ettirdim. Yasa gereği olarak onaylattım. Dernek başkanlığında bir karar aldırdım. Camisi yoktu. İlk temeli atıldı. İnşaat devam bir başka öğretmenle becayiş yaptırdım. O köyde yapılacak iş kalmadı. Valinin bir toplantısında köyün muhtarı beni tekrar köye alınması talebinde bulundu. Vali “Eğer Öğretmen isterse ben onu köyünüze tekrar aldırırım.” demiş. Hatta muhtar köye, tekrar dönmem için istekte bulunduğunu bir gün evime gelerek durumu anlattı. Ben de bir yıl sonra köyü ziyaret ettim. Köylüler bir yandan camiye, bir yandan suya, yola bakıyordu. Ve ağlıyorlardı. Bu benim için en büyük onurdu.
Akgöl Köyü 40 haneli bir köydür. 35 öğrencisi vardı. Burada 3 yıl çalıştım. Ekmeğini yedim. Cemiyetlerine gittim. Dinsel törenlerine katıldım. Üç yıl onlarla güldüm, onlarla ağladım. İlk çocuğum (Kanöz) sekiz aylıkken orada toprağa verdim. Onlar da bizimle ağladılar, bizimle yas tuttular. Şimdi oğlumun mezarı oradadır. Çocukları kendi çocuğum gibi sevdim. Ben çocukları sevdikçe onlar da beni sevdiler. 1965 yılında Almanya, Türkiye’den işçi istemişti. Köyün neredeyse hepsi kadınlı, erkekli Almanya’ya işçi olarak gittiler. Orada çalıştılar. Biriktirdikleri para ile İzmit’te, Derince’de yatırım yaptılar. Ancak öğrencilerimin bazıları ve yaşları büyük olanlar da Allah’ın rahmetine kavuştular. Hayatta olanları ara sıra görürüm. Bana saygı ve sevgi gösterisinde bulunurlar.

Devamını Oku