Uykusuz gecelerin kadar borcum var sana,
Üstü alacağımdır.
‘Ben de sabahı iple çekerken,
İpi kopanlardanım’ diyorsan eğer,
Gel karşılaştıralım.
Bir terazi mizan kur,
Çöktü karanlık,
Kör olmadımsa,
Ve güneş tutulması değilse eğer,
Akşam olmuştur yine,
Gelmiştir vakit.
Başbaşa kalacağım düşüncelerimle,
Varınca Seyirtaşına,
Göründü doğduğum köy,
Kıstım gözlerimi, baktım karşıki yamaca,
Yere oturdum,
Bayburtlu Zihni geldi aklıma…
Çökmüş damlar, yıkılmış duvarlar,
Vadinin yamacında bir saray yavrusu.
Kurum kurum kurulmuş.
Işıl ışıl pencereleri,
Açık saçık perdeler.
Yok kaçarı göçeri.
İçeriden süzülen davetkar bir müzik de
Sen gelince bana,
Heyecandan,
Elim ayağıma dolaşır.
Durur zaman,
Öylece bakarız birbirimize..
Konuşmadan,
Uzun zamandır, ta geçen Hazirandan,
Oturup bir duble rakı içmeyi çok özledim.
Rakı içmediğimden değil,
Bir dublede duramadığımdan
Ben öyle çetrefilli dil kullanmayı sevmem.
Üstelik beceremem.
Okuyucum anında “Hah! ” demeli,
“Hıh! ” demeli, “Oh! ” demeli, “Ah! ” demeli,
Şappadanak anlamalı,
Anında benimsemeli,
Boş torbayla oynayacağıma,
Dolu torbayla oynayayım.
Hiç olmazsa ses çıkar.
Sana üç seçenek veriyorum
Seç birinden birini.
Ya bu yüreği anlarsın,
Eklersin birbirine se-vi-yo-rum hecelerini.
Açılır kapılar sana,
İçeriye girersin.
Sen,
Doğaçlama başlamış,
Onsekiz notası hazır,
Nasıl devam edeceği bilinmez
ve her orkestranın çalamayacağı
bir senfonisin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!