Kendi vicdanımı lisânım ile yargıladım,
Yaşlı güneş gülümsemiyor artık,
Çöller susuz medet beklemiyor buluttan,
Herşey Hüseyin'e yangın..
Çöl ağlamıyor, bitkiler yeşermiyor,
Karanlığa teslim edildik,
Çabalarımın sonu nihayete varamadı,
Elimde kalem sıktığım,
Hışırdayan yaprakların resmini çizdik..
Dilleri bitik kalplerin,
ortalık buz gibiydi bir sessizlik,
soluk almak taa derinden içerden,
ümitler soluk yalancı diyarlarda,
bizler yokuz yabancı diyarlarda..
iki yüzden birisini düşünürken,
Yakma, günahımızdan ötürü,
Sözler işitilince yıkılırdı gök gürültüsü,
Biz tövbe ettik etmeyenlerden,
Yakma kibirliler nazarından ötürü..
Hüzünlüydü sesi,
Yazılar kaldı kâğıt üzere,
Malâkât değil miydi fikirlere,
Yolu yanlış olana akıbeti rast gele,
Akılsızlık olmadı ucuzluğa bu denli hibe..
Zekanın zekâtı akla gebe..
Utangaç bir tebessüm,
Gözlerim içinde yoğun acı ve keder,
Acı içinde kıvranıyordu gerçeğinden,
Yapışık tebessümü gördüm yüzünden..
Olanlar yanlış, ahlâk dışı..!
Yozlaşmış günah şehri,
Ahlâk polisliği,
Burada kanunu çiğneyen kimse yok,
Çünkü zenginlik ülkesi..
Düşler karanlık,
Rüzgâra kapılmış bir yaprak gibi,
İman ve ahlâk fukarası,
Ne korkunç bir cinayetti bu,
Birden gözlerime yaş hücum etti..
Mendille göz pınarında titreşen yaşları sildi,
Emanet akla ziyan,
Bu halimizle nefis perişan,
Ölüm ötesine göz kırptık günahla,
Utanç duyuyor şeytan bile bu akıldan..
Ahlâk, iki dudak arasında lüle,
Fırtınayla yarışan bu ahvâlin rüzgârı,
Güneş kırmızısını,
Gök bulutunu,
Yer toprağını saklıyordu..
Yeni gün gece ortasında başlar,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!