AFRİKA ŞİİRLERİ

AFRİKA ŞİİRLERİ

Hasan Sancak

Reklam Yazarı Şair Hasan Sancak:
Bilirkişileri Şikayetçiler Derneği Kurulacak! ..

Alaçamlı Halk Şairi,Reklam Yazarı, Eğitimci, Gazeteci Hasan Sancak,(56) skandal rapor yazmayı alışkanlık haline getiren sözde bilirkişilere karşı mücadele vermek,onların yaptıkları taraflı raporları kamuoyuna duyurmak için BİLİRKİŞİLERİ ŞİKAYETÇİLER DERNEĞİ kurulacağını söyledi.

Konu ile ilgili görüşlerini dile getiren Sancak: ’Dünyadaki ilk ve tek BİLİRKİŞİLERİ ŞİKAYETÇİLER DERNEĞİ Türkiye’de kurulacaktır.Bu dernekte görev alacak yöneticiler, her alanda uzman kişilerden seçileceklerdir. Dernek üyeleri siyasi parti ayırımı yapmayacaklardır. Bilirkişi etik kurallarının gerçekleşmesi için her türlü alanlarda forumlar,konferanslar,sempozyumlar… Yapacaklardır. Bilirkişi kanununun yeniden düzenlenmesi,yazılması için kurulacak dernek,büyük sorumluluklar yürütecektir.Vatandaşların haklı davalarına destek vererek,hak kayıplarının önüne geçeceklerdir. Bu haberimi okuyan,güç birliği yapmanın gerekliliğine inanan herkese çağrıda bulunuyorum. Haksızlığa uğradığınızı söylüyorsanız,kurulacak olan derneğe üye olunuz.Sessiz kaldığımız sürece ezilmeye mahkum oluruz. Sözde bilirkişiler tarafından mağdur edilen binlerce vatandaşımız bulunmaktadır. Kurulacak bu dernek sayesinde seslerini kamuoyuna duyurma imkanına kavuşmuş olacaklardır. Ne yazık ki Türkiye’de bilirkişi adı altında görev yapanların bir kısmı haklıdan değil,güçlüden yana rapor hazırlamaktadırlar. En önemli davalar, üç kişinin yazdığı raporla sonuca bağlanması,hak kayıplarına sebep olmaktadır.Ülkemizde bilirkişi meselesi kangrene dönüşmüştür. Düzmece rapor hazırlayan sözde bilirkişiler,vatandaşların üzerine karabasan gibi çökmekte,acıların en kötüsünü yaşatmaktadırlar. Buna bir an önce kesin bir çözüm bulunmalıdır.Herkes bilirkişi olmamalıdır.Bilirkişi görevine seçilecek kişilerde birinci planda mesleki karıyer,yeterlilik, hür, bağımsız,erdemli ve onurlu olmak aranmalıdır.Bilirkişi yasası, yeniden düzenlenmelidir. Taraflı rapor yazan bilirkişiler, maddi ve manevi en ağır para ve hapis cezasına çarptırılalarak, bilirkişilik mesleği sona erdirilmelidir. Bilirkişiler, sorulan sorulara cevap vermelidirler. En uzman kişilerden oluşmalı ve seçimle iş başına gelmeleri gerekir.Noter gibi özelliğe kavuşmalıdır. Her şeyden önce her alanda yetişecek bilirkişilerin bir okulu olmalıdır.Yanlış ve taraflı karar verdiklerinde hayatları karartılmalıdır. Bunların da hesap vereceği bir üst kurul bulunmalıdır.Bilirkişiler, kimsenin tesirinde kalmadan görev yapmalıdırlar. Parave Dolar ile susturulmamalıdırlar. (İzmir Yeminli Adli Bilirkişiler Derneği Onursal Başkanı İzzet Şahin,sözde bilirkişilerin kimler olduğunu anlatmıştır.Yaptığı açıklamalarda şöyle demektedir. Sayın yargıcım, sayın savcım bana bir emrin var mı diyenler, davaların taraflarını mağdur edenler vardır. Bilirkişilerin etiğe aykırı çalıştıklarını, bugün gelinen noktada, bazı Afrika ülkelerinin bile gerisindedir. Bilirkişiliğin etiğini düzenleyen hukuki mevzuat da yoktor. Bazılarının, avukatların ‘taşeronları’ gibi davranarak, davanın taraflarını mağdur edebilecek, hak kayıplarına sebep olabilecek şekilde hareket etmektedirler.Her yıl bine yakın yeminli adli bilirkişinin yemin ederek hizmete talip olmasına rağmen, yıl içinde hiç dosya verilmediğine ya da yılda birkaç dosya verildiğine tanık olunmaktadır.Bazılarına ise, yüzlerce dosya verildiğinin bilindiğini, bu uygulamanın çok üzücü olduğunu dile getirdi. Bilirkişilik işinin ‘ırgat pazarında’ iş bekleyen ‘amelilik’ olmadığını sık sık vurguladık. Onurlu bir bilirkişi adliye koridorlarında oturarak kendisinin çağırılmasını değil, iş yerindeyken çağırılmasını bekler) söylemiştir.Benim davamda görevlendirilen kişileri bilirkişi olarak görmüyorum.Yazdıkları dokuz sayfalık raporda sadece bir soruma cevap veremeyenlerin gerçek anlamda bilirkişi olmaları mümkün değildir. ’TARAFLARA AİT SENARYOLAR, MUKAYESE EDİLECEK OLURSA’ yazmaktadırlar.İki rüya senaryosunu karşılıklı olarak mukayese yaptıklarını rapor etmektedirler. Bilirkişiler, benim aleyhime karar verirlerken, karşılıklı olarak, Noter Onaylı ‘Rüya’nın ilk baştan yazılı metnini cümle cümle, Coca Cola Rüya Reklam Filminin görüntüsünü mü seyrederek, yoksa renkli resim karelerine bakarak mı aleyhime karar vermişlerdir? Bilirkişiler, bu sorunun cevabını verebilirler mi? Veremezler! Çünkü bilirkişiler, Coca Cola avukatları mahkemeye filmin görüntüsü ile ilgili olarak dolu diye boş CD verince, Coca Cola Rüya Reklam Filminin görüntüsünü seyretmemişlerdir.O zaman benim aleyhime karar vermek, ‘ASLA VE ASLA’ mümkün değildir. Filmin görüntüsünü seyretmeyen sözde bilirkişiler,Coca Cola Rüya Reklam Filminin renkli resim kareleri ile Noter Onaylı ‘Rüya’ yazılı metninin karşılaştırmasını yapmışlar mıdır? Bunu da yapmamışlardır. Üstelik hiçbir bilirkişinin yapmayacağı bir karara imza atmışlardır. Coca Cola Rüya Reklam Filminin renkli resim karelerinin, Coca Cola avukatlarının noktasına virgülüne kadar mükayesesi olduğunu teyit etmişlerdir. Filmin görüntüsü boş çıkmışsa,renkli resim kareleri de avukatlara ait bir mukayese ise,bilirkişiler, Noter Onaylı ‘Rüya’nın yazılı metnini ne ile karşılaştırarak, benim aleyhime karar vermişlerdir? Ortada üçüncü olarak ne bir filmin görüntüsü ne de renkli resim kareleri vardır! Bilirkişiler, iki rüya senaryosunun mukayesesini tapmadıkları halde, yapmışlar gibi rapor hazırlamışlardır.İki rüya senaryosunu karşılıklı olarak çakma,düzmece,sözde yapılan bir mukayesesi vardır. Bilirkişiler, renkli resim karelerinde anlatılanların kendilerinin değil,Coca Cola avukatlarının mukayesesi olduğunu onaylamışlardır. ‘BENİM ALEYHİME KARAR VEREN BİLİRKİŞİLER, TEYİT ETTİKLERİ COCA COLA AVUKATLARINA AİT OLAN RENKLİ RESİM KARELERİNE GÖRE ALEYHİME KARAR VERMİŞLERDİR.YAZDIK DEDİKLERİ BİLİRKİŞİ RAPORU,KABUL ETTİKLERİ COCA COLA AVUKATLARININ MUKAYESESİNE GÖRE YAPILMIŞTIR.ÇÜNKÜ ORTADA COCA COLA RÜYA REKLAM FİLMİ’NİN RENKLİ RESİMLİ KARELERİNDEN BAŞKA BİR MATERYAL YOKTUR.O ZAMAN BU RAPOR BİLİRKİŞİLERE DEĞİL, COCA COLA AVUKATLARINA AİT OLMUŞ OLUR.’Bilirkişiler,yazdık dedikleri bu skandallarla dolu raporu, Coca Cola avukatları ile birlikte hazırlamışlardır. Yazdıklarını iddia ettikleri rapor,Coca Cola’yı aklamak üzerine kurulmuştur.Yazdık diyerek iddia ettikleri rapor, şimdiye kadar dünyada sözde bilirkişiler tarafından yazılan skandallarla dolu kapkara bir rapordur.Bu dava nereye kadar gidecekse,oraya kadar gidecektir. Bu şekilde skandal rapor hazırlamayı alışkanlık haline getiren sözde bilirkişilerin yazdıklarını, kimler olduklarını kamuoyuna duyurmak için derneğimiz kurulacaktır.Haber yapmaktan korkan ulusal basın, emekli bir öğretmenin verdiği onurlu mücadelesini reklam alamam diye yapmasa da onurlu gazetecilerin ve habercilerin olduğuna inanıyorum.Bu haberime köşelerinde ve sayfalarında yer vermelerini rica ediyorum.Bu konuda benim de söyleyecek sözüm var diyen herkesin görüş bildirmesini istiyorum. Kurulacak olan bu dernekte bana verilen her görevi seve seve yaparım’dedi.

..

Devamını Oku
İsmail Aksoy

Yeniden kendimim. Yarım kalmış bir iş yok.
Balmumu misali beyaz rengim, çekilmiş kanım, yok herhangi bir bağım.
Yassıyım ve kızoğlankızım; ki hiçbir şey olmadığı anlamına gelir bu.
Silinemeyecek, yırtılamayacak ve atılamayacak, yeniden başlanamayacak hiçbir şey.
Şu küçük siyah dallar düşünmez tomurcuklanmayı,
Ne de şu kuru, kupkuru oluklar düşler yağmuru.
Pencerelerde rastladığım şu kadın – ne de derli toplu.
..

Devamını Oku
Ahmet Tevfik Ozan

Osetya’nın Sarı Gülü Alana!
Haritaya kan damladı,bilmezsin..
Ve bilmezsin,sen cennete uçarken
Gözyaşları kandı,binbir yalana..

Ayçiçekler, çiçek çiçek gülerken
Yaprağından damlamasın,kızıl kan!
..

Devamını Oku
Rifat Kurtoğlu

İstanbul Ankara İzmir Bolu’ya
Konyaya Çoruma Kastamonuya
Köy kasaba şehir Anadolu’ya
Değer sevdiceğim değer gözlerin.

Hicaz’a Yemen’e Arabistan’a
Hindistan Pakistan Afganistan’a
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

demir atmış sonunda limanına
o eski geniş hanesiyle
Zengibar adasından gelen gemi
okyanus-deniz dalgaları
yıkadı bir havuzda gibi güvertesini
seyir hikayesi İskenderuna kadar
seviyoruz beklenen duygudan öte
..

Devamını Oku
Ercan Akbay

Bir ozan anlat bana
Yaşamı mücadele olsun
Bir şiir oku bana
İçeriği sevgi ve barış olsun
Kuşlardan bahset bana
Gökyüzünde özgürce uçan kuşlardan
Balıklardan bahset bana
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

gür akan Fırat nehri
uğrak köprü şehrin içinde
gidiyor,gidiyor Bağdat şehrine
sahilinde fundalıklar,söğütler
özel bahçeler,ökalüptüsler
yarı Afrika ormanı benzeri
amcazademle geldik otomobille
..

Devamını Oku
Tuncel Karaagaç

Bulut olsam gökyüzünde
Yada balık olsam mavi denizlerde
Ama insan olmasam....
Bodrum da papatya olsam mesela,
belki karınca yada arı,Anadolu da
Bir geyik yada bir aslan Afrika da
Ama insan olmasam.
..

Devamını Oku
Kadir Bıyıklı

öleceğim yerde olmalı umudumun gölgesi
ağaçları götüremem
bir çocuk dudağından sızar ekşi süt damlası
kapalı ağızlarında dişleri gülümser
güneş kıllardan yakar geçer
ince bir bıçak yarası
ayaz geceden derilerim
..

Devamını Oku
Salman Aliyev

Bir Kadın
Gözleri mavi
Bir Adam
Maviye Aşık
Bir İhtiyar
Gözleri tozlu mavi
Bir çocuk
..

Devamını Oku
İlhan Kurt

Tavanı tomruklardan çakılmış bir ev.
Direk, sanki evin ortasında bir dev.
Odayı aydınlatıyor derin bir pencere.
Ocağa kurulmuş, Afrika zencisi tencere.
İçinde yarma tanesi olan su, kaynamakta;
yarma ile su çiftetelli oynamakta.
Tahta bir sofra toprak zeminde duruyor,
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

İMKANSIZ VUSLAT LİMANINDA
Resmin baktığım her hücrada
Sevdam berrak tatlı çağlayan
Aşkım o yaralı geyik dönmez yaylaya
Derelerin suladığı orman gülleri
Kalbimizde açınca bir kuş gezer vadilerde
Seni öptüm büyük özlemle
..

Devamını Oku
Mahmut Ali Buluç

Kar yağıyor yine bizim ellere
Don vuruyor yeni açan güllere
Bülbül konmaz Afrika da çöllere
Kar yağıyor saçlarıma gördün mü

Kuru ayaz gözlerimde yaş oldu
Bir sensizlik birde kara kış oldu
..

Devamını Oku
Celik Senator

Asırların Başkenti

Peygamberin Müjdelediği,
Evliyaların çok sevdiği,
Her taşında bir tarihin izleri,
Kutsal bir Kent’sin sen İstanbul.

..

Devamını Oku
Ömer Dalman

Şair’in kafası; “Beyoğlu”,
İstanbul...
O, en lüks, sık girilemeyen restorantlar...

Bazen en marjinal barlar
girilemeyen arka sokaklar
ağıza alınamayacak kelimeler
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

erenlerin,dervişlerin güzergahında
biçare oldum,gark oldum havuzunda
özünde parlayan nuru var
gelen meleklerden kudret sırrı var
dört imamın nazarı aslen var
mürşidin velisi,mollanın tevbesi
feyiz dolu etrafı geceler boyu
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Kınamaya ek olarak: Avrupa televizyonlarında ne kadar bilgisi az Türk veya aslı Türk vatandaşımız varsa, onları Kürt-Türk, İslam-ılımlı din vs. gibi sorulara düşüncelerini sormaya yaygınlaşmalarını, tanıtımın bu halini iyi bulmuyorum… Kınamaya ek olarak: Avrupa televizyonlarında ne kadar bilgisi az Türk veya aslı Türk vatandaşımız varsa, onları Kürt-Türk, İslam-ılımlı din vs. gibi sorulara düşüncelerini sormaya yaygınlaşmalarını, tanıtımın bu halini iyi bulmuyorum… Onlar, halkını böyle yanıltmayı üstlenebilir, ama Türk milletine dürüst haber (acısı, tatlısı, iyisi, kötüsüyle) vicdan borcudur.

Avrupa ülkelerinde bu kirlilik sürerken, Türkiye’de Başabakan da, bu milletten ne çalarsan o kârdır, savaşmaya başlayana kadar yeter de artar der gibi: ‘bu millet çok dertler gördü, buna da katlanacaktır’ gibi sözleri sarf etmeye çekinmiyor bile… tuhaf olan, söylerken gizden bir tebessüm yayılması, toplanmış olan halka hakaretin dozajı… Senin davarlığınla, ben daha çoook gelirim insanlık yüceliği hakkından, deyişin dozajı… Firavun onları küçümsüyor, onlar alkışlıyor… Şu dilencilerin, o ülke bu emirlik gezip dileniyorlar bir tv kanalı ihalesini ödemek içindir galiba, demokrasi örtüsüyle hukuk horozluğu örtünen soyguncuların dilenci sadakası dağıtması, ilginç… sanılmasın ki, taviz aldıkça dayatıyor AB. Sadece bir anlaşmalarıdır diye bir düşünceyi önemsemeyi tercih ediyorum…

Taviz tavizi doğuracaktır elbette. İki kıskaç arasına girmeyi üstlenen AKP, yoruldum deme haklarından kendilerini soyutlamış olduklarıyla, baskı ve tehdit baş vurusuna da hakları kalmamıştır böylece. Bu ancak diktatörlük olur, demokrasi değil… Demokrasi lafları, suçlarını örtmez, kadın başını örtmekle İslam olma şartlandırması gibi. Zira, dinimiz yumuşak, sevecen saygıyla merhamet dinidir.

Tek millet, tek vatan, tek yürek, tek düşünce olmanın zorunluluğuna öncelikle AKP kusursuzca uymalı, diğer partiler muhalefet olarak bir başarı koruyabilir bu şartlarda… Gazeteci, gözlemci yetiştirilip, korunmalı. Vatanın her yöresinde her yenilik, yabancı tavsiyesi hislerini bildiren bir millet bilincine desteklenmeli. Yörelerin yaşamı yerlilerin yürek sağlığında dayanıklılık seyrettirebilir. Vicdani tutumlar sıkı kontrol gerektiriyor. Zira, vatan toprağının yüreğine kazı işleri çoktan başladı. Kişisel çıkar histerisi vatan ve millet çıkarını yıpratmaya ahlak sızlatacak bir fırsatçılık eşiğidir. Bu hükümet bunu, dış ülkelerle ortaklaşarak dayatıyor millete… yerli işçi bile hayal daha hâlâ…
..

Devamını Oku
Esin Ege

İnsanlık tarihi kadar eski dememden kasıt sömürgecilik döneminde Afrika kıtasından Amerika ve Avrupa ya köle ticareti adı altında başlayan göç bu gün sadece şekli ve içeriği değişmiş olsa da göç yüzyıllar da geçse özde anlamını yitirmemiş ve göçmenleri göç ettikleri ülkelerde yabancı bir anlamda da sığınmacı tiplemesinden uzaklaştıramamıştır.
Önce emek sonra beyin göçü veren ülkelerin ekonomilerine kısaca her alanda gelişmişlik düzeylerine bakacak olursak gelişmeleri göç alan ülkelerin ekonomilerinden geride kalmıştır. Durum böyle iken beyin ve emek gücüne dur diyememişlerdir. Emek göçünün büyük dalgalar halinde yaşandığı altmışlı yılları bizzat yaşamadığım büyüklerimizden ve yazılı kaynaklardan incelediğim üzere bir furya halinde başlayan emek göçü kendi yağınla kavrulan Türk toplumun tam ortasına öyle bir düşmüş ki belki önüne geçilmek istense de dev dalgalar halinde büyümüş ve kar topunun yuvarlanması ile dev bir çığa dönüşmesi şeklinde olmuştur. O dönemde her kez için göç tek çare olmuş ve hızla büyük yığınlara ulaşarak kısa zamanda Türkiye ‘ nin tüm illerine yayılmıştır.
İlk giden kitleler yabancı ülkelerde en zor ve en çetin şartları olan hatta o ülkenin insanlarının yapmasına razı olunmayan işleri yapmışlardır. Yapmak zorunda bırakılmışlardır çünkü bir kere ev köy mal mülk satılmış ve yaban ellere gidilmiş dönülmek olmaz dönülürse köyde ki eş dost akrabaya alay konusu olmak vardı bu şartlarda başa gelen her şeye boyun eğildi ve göçün acımasız şartları ve getirileri sineye çekilerek yabanda yeni hayatlar kuruldu. İlk giden gruplar kendi örf ve adetleriyle uzun yıllar yaşadılar bir kısım kesin dönüş yaptılar halen kalanlar ve halen hayatta olanlarda yine kendi örf ve adetlerini devam ettiriyorlar ama ilk günlerdeki yaşadıkları da hatırlamak bile istemiyorlar. Onlardan ve yabanda doğan ilk yeni kuşak ebeveynleri gibi örf ve adetlere bağlı olamadılar ama tam olarak da dışlayamadılar. Çünkü bambaşka bir dünyada bambaşka bir örf ve adetin içinde sadece anlatılarak bir şeyler verilmek istendi.
Bu ilk yabanda doğan nesil belki en zorunu yaşadı. Çünkü sadece evde anne babadan anlatılanları dinlediler; adetleri, gelenekleri, dinlerini hep ebeveynler anlattı ve onlardan sadece böyle olunması istendi. O dönemlerde kitle iletişim araçlarından en etkilisi olan tv uydu yayınları yoktu. Bu çocuklar evlerde hep bunları dinlediler oysa sokağa çıktıklarında gördükleri hayatlar adetler gelenekler ve din bambaşkaydı,sonuç da iki toplum iki kültür iki din iki millet iki vatan arasına sıkışıp kaldılar.
Ben bu grubu göç den en kötü etkilenen grup diyorum çünkü doğru yada yanlış insanın bir taraf da olması farklıdır doğru yada yanlışın tam ortasında olması bambaşkadır.
İşin en entresan tarafı birinci kuşak doğan Türkler, Avrupa ülkelerinin hiçbir zaman hedefi olmadı. O dönemlerde Türk milletini tam olarak algılamayan Avrupa bizlere sadece emekçi gözüyle baktı,ne tam sahip çıktı ne tam ilgisiz kaldı onların amacı ilk doğan grubun çocukları yani ikinci kuşak gurbetçiler olarak tayin edildi. Çünkü sonuçta bu grup bir şekilde Türk kültür ve tarihine dinine çok da uzak değildi, içtiği suda, yediği ekmekte,ruhunun derinliklerinde Türk topraklarının parçaları vardı ve bu grubu asimile etmek zor olacaktı. Bırakın bildikleri gibi yaşasınlar mantığını güttüler ve yakın tarih de gelecek olan ikinci kuşağa kucaklarını sonuna kadar açtılar,sebep ise iki toplum arasında sıkışmış insanlar bu çocuklara hiçbir şey veremeyecek ve bu çocuklar Avrupa ruhuna çok daha çabuk asimile edilecekti. Uzan vadeye yayılmış ama kalıcı ve etkili bir yöntemdi bu.
Şimdi Avrupa ülkelerinin caddelerinde gezerken karşılaştığımız gençlerden başlarında örtüleri olmaz ise kaç tane kızımızı gerçek bir Avrupalı kızlardan ayırt edebiliyoruz.
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Eş, dost selam bekliyor dedim babama
Hangi konuyu daha nasıl işlesem hangi amaca?
Kahvaltı ikramıydı, imar dedi sohbetin adına
Su, yağmur ormanı, Afrika, ceza, vefa
Olay yaratıklandıkça insanlık kazandı hep aşkıyla
Yaş 80’i bitiriyor, diz dermanı diyorken varlığı
Ağır yürek yarası, seçkin daha gönül aydınlığı...
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, devrimcilik, milliyetçilik, devletçilik... Nurlu oklar bunlar.

Atatürk’ün ölümüyle, henüz alt yapıya oturtulamamış bu değerli yüksek anlayışı yıpratmaya, sürekli Partiler geliştirilmiş olduğuyla, halkı uyuşturan bu çalışmalar, Avrupa’da devam eden savaşın hakim olduğu, Hitler ve soykırım, bu savaşa girmemek için azami dikkat, örneğin gıda sorumluluğu, gelişmeyi dondurucu etkenli yıllara kürt ayaklanması ile süregelen maddi ve manevi sarsıntılar, yetim ve dul artılarıyla, özürlü gazilerimiz, maddi olarak sürekli geriletmeye dış güçler kaynaklı bir iç kargaşasına hiç ara verilmemiş, halkın soluk almasına şans bırakmadığı gibi, uyuşturulması, yani toplum dinamikliğinin öne çıkarılması başarıyla engellenmiştir… Bunlar, bugün bilinciyle henüz taze bir şans olabilir… bu karar, halkın egemenlik hakkını kullanmasına dayanan ilk başlangıç şansı olduğuna yönlenebilir…

Cumhur-başkanlarımız, neredeyse hepsi, hiç bir vizyon sunmaya en az bir emek vermediler deniliyor. Eleştiri abartıcılığına alıştırıla alıştırıla, düşünce şımarıklığı yayında ok gibi fırlatılıyor. Laf edepsizliğine karşı fikirle durabilmeye dayanıklı, sürekli, hızla organize olabilme düşüncesine şimdiden güçlenmeli…

Demokrasi, her ülkede, içinde bulunduğu o an haliyle, farklı kullanılmıştır. Parlamenter seçimle bir devlet başkanı tercih edişime neden olarak, halkın seçimiyle yarı parlamenter bir dönem başlayacağına endişemdir. Demokrasi, taşıyıcı gücü insani hissiyattır düşüncesiyle var olan birlik ve bütünlüğü şansıdır, kötüye de kullanılır iyiye de özendirir ve AK Parti topluluğu; tamamen dış destekli olduğuyla, Anayasayı tehlikeye sokmaya güç seçkini… halk bu yönetimle, çoklu bir devlet sistemine adım adım sürütülme başarısında hem zorlandırılmayacak. Çoklu bir federal süreci, belirsiz tehlikeyle bir yönetim olacaktır… her federal, tercihindeki her ülkeye, toprakları işletme hakkını tanımaya, keyfiyetini kullanacaktır…
..

Devamını Oku