Kime ulaşacağını, hangi rüzgarın kollarına düşeceğini bilmediğim sevgiliye, yokluğunda yok olan varlığıma...
Bugün yine bir nefes aldım, ama ciğerlerime dolan sadece acı oldu. Hani derler ya, "İnsan hayatta kaç defa ölür?" Ben seni kaybettiğim günden beri, her şafakta yeniden ölüyorum. Ruhum bedenimden çoktan ayrıldı sanki, geriye sadece tarifsiz bir sızıyla atan bir kalp, o da artık bir enkaz. Bir defa toprağa giren ölür, oysa ben bu aşkın azabıyla kaç kez öldüm, kaç kez dirildim sensizliğin kahredici karanlığında, sayısını unuttum. Her diriliş, ruhuma yeni bir işkenceydi, çünkü biliyordum; sen yoktun, olmayacaktın.
Aşk dediğin buymuş demek... İnsanı deli divane eden, aklını başından alan, sonra da kimsesiz bir enkaz bırakan bir felaketmiş. Ben şimdi o felaketin tam ortasındayım. Elimden tutan yok, gidecek bir yönüm yok, sığınacak bir limanım yok. Şimdi tüm yollar labirent oldu, kayboluşa açıldı. Hangi dağlara vurayım başımı, hangi taşlara haykırayım bu derdi bilemiyorum. Her yanım buz kesmiş, içim ise kor.
Sana yazıyorum bu satırları, titreyen ellerimle, kanayan yüreğimle. Belki bir nehir taşır sesimi okyanuslara, belki bir rüzgar fısıldar kelimelerimi ulaşılmaz diyarlara. Ama biliyorum, bu mektubun bir adresi yok. Sen yoksun, ben de seninle birlikte yok oldum. Varlığınla var ettiğin her şey, yokluğunla bir anda buharlaştı. Ne adının yazılı olduğu bir adres, ne de bir haber alabileceğim bir iz kaldı geriye. Sadece sensizliğin dilsiz çığlığı, içimin ıssızlığında yankılanan o dayanılmaz boşluk var.
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta