istiyorum olmayı büyük insan,
Diliyor gönlüm yüksekleri.
Gönülden severim bahtını Tatar'ın,
Görmek için canlılık vaktini
Tatar'ın. Tatar'ın bahtı için can
atarım: Tatarım ben, kendim de saf
(Günlüğümden)
Bulunca bir mevzu, yazarken şaşırırım;
"Neresinden, derim, ben bunu işleyeyim?
O kilit gibidir benim için, yok anahtarım,
Büyük bir settir, yok çıkmağa merdivenim.
Ey ana dilim, ey güzel dil, anamın, babamın dili!
Senin sayendedir, dünyada öğrendiğim her şey
Bu dil ile evvelâ, annem ninni söylemiş,
Sonraları, geceler boyu ninem masal anlatmış.
Ey anadilimi Her zaman yardımınla senin,
Küçüklükten beri hissederim sevincimi, kederimi.
(Fedorov'dan muktebes)
Galibane aydınlatarak, yavaşça yine tan atıyor;
Hüzünlenip kederlenerek, ağır ağır ay batıyor.
Birbiri ardınca yok oluyor, gökte yıldızlar sönüyor;
Tan yeli hafif hafif esiyor, yapraklar sallanıyor.
Çocukluğunu özler bütün şâirler,
Acı tatlı hâtıradır bu, her şâire;
Bayram gelince, ben de hâtıralarım,
Oynamak isterim, çocuklarla beraber.
Arafegecesi, heyecanla uyuduğum çağlarım,
Sabahı iple çekişim, bir türlü atmayan tanım;
Gönül arınır, bütün düşüncelerden,
Dağılır fikirler, hallaç pamuğu gibi.
Gönülde saklanan gizli hazine,
Vakti gelince gider kendi yerine.
Dökünce içimi, boş olur gönlüm,
Edemem hiç birini tahkik ve tahlil.
Ne olurdu doğum denilen Sırat'tan geçmeseydim!
Ömrün bu acı şarabını içmeseydim!
Dönüyor ama, geçmiyor, bitmiyor ömür de,
Bahar geliyor, ateşler saçarak, sen kışlasan da.
Yoruldum artık, nerede son durağım?
Atılıyorum, bir yerine üç adım atıyorum.
Koşturup çift at, dosdoğru Kazan'a gidiyorum bakarak,
Sürüyor atları arabacı, mahmuzlayıp tartaklayarak. Geceydi,
sevinçle nurlar saçarak ay parlıyor, Esen hafif rüzgârda
ağaçlar, yapraklar sallanıyor. Her taraf sessiz. Fikrim bana
neler mırıldanıyor, okuyor, Nedense gözlerim ağırlaşıyor,
tamamen uyku bastırıyor. Bir zaman sonra açınca gözümü,
Seni korkutmasınlar, devle, cinle, periyle;
Yalandır bütün bunlar, yaşamaz hiçbiri dünyada.
Cin diye bahsederler, eskilerden kalmıştır o,
Söylemesi hoş, neşeli, şairane bir yalandır o.
Hortlak ve albastının olduğu sahralar, kırlar da yok;
Devlerin yaşadığı ormanlar da yok.
Dünya senin bakışlarınla göründü, ebedî gece,
Gittin, arayıp sen onu aydınlatmağa, ideal ateşiyle.
Gayret ettin, durup dinlenmeden yürüdün, bu yolda
sen, Azimle ileri gittin, bakmadan sağa sola, sen.
Ben hâlâ şaşkınım, anlayamadım, ne olduğunu,
Neden geriye bakıyorsun, ateşe kalınca bir tek adım?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!