Ağlayarak doğdum ve yaşadım
Yaşam ağırdı, beni ezemedi.
Küçük balık olmak yoktu, olmadım.
Sokaklar acımasızdır, sessiz ve de soğuk
Özlersin sıcak bir yuva, bir kucak.
Güle vermişsin ömrünü
Kanından almış rengini
Derdim dağlardan büyük
Bir dert te sen açma bülbül.
Umut ediyorum gelirsin diye
Gelince acımı unuturum diye
Dua ediyorum her gece tanrıya
Bu özlem bu hasret niye
Gülen gözlerine hasretim
Yaşamak bu değil
En dayanılmazlara göğüs germek,
Sevda bir hayal, martının kanadında,
O martı ki, oda ıssız bir adada.
Nasıl ki güneşin aya dostluğu bitmez,
Ondan geldik işte
Gidiyoruz O’na doğru
Candan sevdik bıkmadan
Gidiyoruz O’na doğru
Kanadımız kolumuzla
Güneş nerede saklanır?
Ay hangi diyarda?
Yıldızlar düşer mi yeryüzüne?
Rüyamda gördüğüm güzel gerçek mi?
Saçları dalgalanıyor rüzgârda
İsteme benden şiir yazmamı
Meleğim yok şimdi yanımda
Akşam olup ta küsünce güneş İstanbul'a
Belki yazarım o zaman bir sigara kâğıdına
Batan her güneşte
Sararan her yaprakta
Toprağa düşen damlada
Sen varsın her dakikamda...
Günü günden alan
Günler değil yıllar geçti sanırsın
Herkes kendi derdine düşmüş
Kimi eğitimde, kimi nöbet başında
Ama her yerde her gönülde
Kiminde anası, kiminde yari,
Dünyanın en güzel kokusudur anne.
En yumuşak yastığı,
En sıcak yeridir anne koynu.
En güvenli limandır onun kollarının arası.
En kuvvetli kollar ondadır seni tehlikenin içinden çekebilecek.
En güzel gözler ondadır, sana bakarken parlayan.
YURTAYDER!
Nedir? Belki de hiç duymadınız bugüne kadar! Umarım bundan sonra bukadar duyarsız olmaz ve 'TELEVOLE'lerden biraz uzaklaşarak etrafınızda olup bitene kulak kabartır, azda olsa göz atarsınız...
Bunu kısaca anlatmaya çalışayım. Ama inanın sadece ismi değil, anlatacağım şey aslınd ...