Kaçmadı, uçmadı, göçmedi,
Hiç kimseye, kılıf biçmedi,
Halka hizmetten, vaz geçmedi,
İşte sana, Mustafa Kamal.
Haksızlık, hırsızlık bilmedi.
Sevilip, sevilmedikten sonra,
Güldürüp, gülmedikten sonra,
Severek, ölmedikten sonra,
Yaşamak ölmek, ne fark eder.
Halimi, sormadıktan sonra,
Dokuz ay’lık, yol’dan geldik.
Nefis tüttü, dünya tüttü.
Dünya’yı, hep bizim bildik.
Nefis çattı, dünya çattı.
Doğduk, göz’ümüzü açtık.
Bizim olsa, şu deniz derya.
Bizim, kötü nefis’imiz var ya.
Bizim beden, şeytan’a kurya.
Doymayan, bir nefis, var bizde.
Ban Allah'ım, dese de, haşa.
Güzel’lere bakıp, yerindim.
Nikâh masa’sında, göründüm.
Kar’lı dağdan, daha serindim.
Eritti beni, kötü avrat.
Toplumda, yer alırdı söz’üm.
Tanrı fukarası, bir kayıt parası,
Bin üç yüz lira olur mu? Müdür bey.
Öğrencinin defter, kitap parası,
Tutup da, el’inden alınır mı? Müdür bey.
Zengin mi? Fukara mı? Diye sormadan.
Muhtar
Yine geldi, muhtarlık seçim yılı.
Aday oldu, sivrisineği kılı.
İyi gidiyor, hepsinin de halı.
Sakın mühür’ü, kaptırma muhtar.
Adın münafık, işin müzevir,
Bunu götürüyor, artık devir.
Kızan yoksa, laf’ı dönder, çevir.
Tam olmuşsun, ehil bir, müzevir.
Söyle, kimden aldın, bu mesleği.
Sana Ne
Yüreğim, içten kanıyorsa.
İçim, kor gibi yanıyorsa.
Yaşamak, buna deniyorsa.
Ben yaşamıyorum, sana ne.
Ben de, doğduğum günden beri.
Ölüme koştum, adım adım.
Asla, dönüp gitmedim geri.
Ölüme koştum, adım adım.
Düştüm, çaresiz bir sevdaya.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!