Umut dağının eteklerinedir yolculuğum
Elimde altın rengi bir çınar yaprağı
Giderken, arkamda unuttuğum bir şeyler olmalı
Bana ait, beni çevreleyen bir şeyler
Yıllar geçtikçe değerini daha çok anladığım,
Arkasından özlemle baktığım bir şeyler…
Gecenin sessizliğini yudumluyorum,
Yıllardır demlenmiş bir bardak çay gibi.
Sarıyor bedenimi zehire dönüşmüş tein,
Biraz da tiksindiriyor beni, bir garip el gibi.
Dökülüyorum ilk baharda açsam da yaprak yaprak
Garibim bu dünyaya geldim geleli
Bir dem sürüp hayatta gülemedim
Bir yâri kalbimde bildim bileli
Bir gül derleyip seviyorum diyemedim
Gönlüm yükseklerden alıp indirdim
Uzak diyarlardan işittim, bülbül sesini
Bir bir sıradağlar aşar giderim
Bir yerlerdeymiş sevda denizi
Irmaklar gibi coşar, ona giderim
Felek sende gönlüm eyledim
Uzun yol yolcusuyum
Bir nefes alıp öyle gideyim
Fazla geldi, bu dünyanın kahrı
Bir dem sürdüm, öze gideyim
Açarsa üstümde bir demet çiçek
Gönül divane olup gezersen bir gün
O hanın kapısını açma gönül
Küllenirse bağrında açan yara
Göz ile görüp de deşme gönül
Sızılar, ahu zar ederse dilin
Gündelik bir şiirin ilk mısrası gibi,
Kararsız, biraz da tutarsız bir hayat.
Kırgınlıklar içinde kalmış, küsmüş bir tabiat.
Bir romanın sıralanıp giden cümleleri gibi,
Önümüzde uzayan yeşilimsi barikat.
Barikatlar sonunda incelmiş bir dal kurusu,
Ey görkemli kervansarayın, lal hancısı!
Yine yolum düştü, saymadım bu kaçıncısı.
Bir sofada yer ayır bana, epeyce de tokum,
Muhabbeti bol olsun, çokçadır dert yüküm.
Önce yorgunluğumu alacak demli bir çay,
Bir yaz günü mehtaplı bir gecede dertleşmekteyiz
Bir yolculuk üzerine istişare etmekteyiz
Hemen yanı başımızda kaynamaya yüz tutmuş çaydanlık
Buz gibi havada bekliyoruz aydınlık
Belirmiş sol tarafımızda seher kızıllığı
Bitmiş seyahatin hummalı hazırlığı
Hazan gününde baharı bekleyen bülbül
Bir ömür, bahar dilemekle geçer mi?
Bir hana bağlanıp kalan gönül
O yar bir daha oradan geçer mi?
Düşerse dalından yeşilken yaprak



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!