Gonca gül gibi şalını bağlayıp başına,
Salınıp da gelme yârim, pınar başına,
Tutulurum bir gün; gül yüzüne, kömür kaşına,
Sinemi yaralama, öldür bazı bazı.
Nazlı bülbül gibi şaklama erkenden,
Kalkan son geminin güvertesinde kaldı bakışlar
Islak ve nemli…
Kanadı kırılmış martı gibi haykırışlar
Sessiz, ama bir o kadar da anlamlı
Sönmek bilmiyor, ufuktaki parıltılar
Ne kadar yakın dost, bir o kadar da mesafeli
Kim diye sorarsanız bir gün?
Anadolu’nun anasız kuluyum ben.
Açmaya yüz tutmuş bekleyen,
Çınar ağacının dalıyım ben.
Kinim olmaz kimseye, dost bilirim,
Sitem değil, gözyaşlarımın dökülüşü arkandan,
Tam aksine umutlarım.
Nefret değil uzaktan sana göz ucuyla bakışım,
İçimde beslediğim baharım.
O kadar masum değil, hüzünlü bakışların
Yüreğimi parçalayan düşman oklarım.
Ey gönlümün kırlarında gezen maral,
Götür her şeyini,giderken sakın iz bırakma.
Bu alemde olsan da şatolarda kral,
Senin gönlüne uzanan açık yol bırakma.
O yolun yolcusu olurum elbet yine bir gün,
Gönlü kırılmış güneş, eşyalarını toplar olmuş doruklardan,
Bulanmış zihnim, sözcükler akıyor oluklardan.
Gökyüzü karalar bağlayıp, varırken uykuya,
Bedeninde açılmış, türlü türlü parlak yara.
Tam tepemde benliğimi alıp götüren yara,
Meydan okuyor önünden geçen hüzünlü bulutlara...
Duydum ki bir hadise varmış
Kurumları yalakalar hemen sarmış
Hakkın, adaletin yerini torpil almış
Torpili de haktır diye yazar olmuşlar
Gün geçmez ki aşınmaya kapı
Yine hüzün, yine yağmurlu bir gün
Islansam bir türlü, ıslanmasam bir türlü
Kokar toprak, buram buram gözümde
Koklasam bir türlü koklamasam bir türlü
Dökülür gül bahçemin yaprağı
Karlı gönlümün ebedi maralı,
Geçtiğin diyarlar yara izi.
Aşk odu teni sardı saralı,
Leyla ile Mecnun andı bizi.
Bizim için sözler döker oldu dutlar,
Gurbette hissettim bu duyguyu ,
Bizim eller gibisi var mı ola?
Görüyorum her gün rüyamda binayı,
Derin koyakta daha kar var mı ola?
Dağlarında açar bin bir çiçek,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!