Oluşturulması istenen yollarda, önü arkası kayıp bir çok şeyin. Çözüleri görmüyor. Kara ve beyaz benekli. Yaşlanmış ruhu. Gramatikten azade. Beyni vurgun yemiş. Kifayetsiz birçok durum. Uçan kulaklı filler havalarda, fiiller kayıp. Sistematik olmalı her şey. Bir çok belirtili sıfat karşısında olumsuzluk. Ne yaşadığını bilmeyen, iri ve ufaklı gözlerin altında büyük kabarıklıklar.
Kırmızı neşeler, mavi neşeler, kara nesneli neşeler yerli yerinde duruyor. Uçuyor, kaçıyor, geziyor, zıplıyor bilinç altındaki pireler. Sallanıyor, susuz nehirlerdeki yosunlar. Yosunları görüyor kadın. Kadın ellerinde bir demet papatya. Elleri ela, gözleri buğday. Pamuk tarlalarından kaçarak gelmiş olmalı ki, şalvarında pamuk kokuları. İşlenmişler kumaşlarda, zarif tüllü pamuklardan çalıntıdır zırlayan çanlar. Onlar sizlerden çalınanlar. Çan kırıkları.
Ne anlatılır, ne anlatılmaz. Durgun ve kirpiklerinde çiğ damlası gerçekleşmemiş hayaller, çoktan olmuş bitmiş bir dizi geçmiş esaret. Bakıyor uzaklara yaşlı kadın, “ölürüm ve diğerleri kalır bir gün geride” diyerek sözleniyor geleceğe. Düğününün tarihi yakın, biliyor. Ve o da gerideki bir hatıra, bir hayalimsi gölge olarak kalacağını biliyor. Bilmek ne de hoş bir halı. Binbir gece masalı. Hiç sevmezdi kadın o diziyi. “Aman bu herifte herkese göz koymuş, çirkin adam!”derdi. Hatırladım şimdi be. Ben de hatıralarına gebe o kadının. Ne de mağrur ve akıllı. Al sana karakter. Hersey eskide kaldı. Gök renksizdir artık. Havlayan eski cesaretler yerini inleyen bir ruhtan, sakin bir çarlığa dönüştürmüştür. Nöbetler yerini sakinliğe bırakır. Üzülmesin ister etrafındaki duvarlar.
Son nefesin bir ilk nefese döneceğinin farkına varmıştır. Trenler tepelerde, yazanlar kalemsiz. Sevgiler cansız. Merhamet gelin olmuş, damat aşk. Çocuklar yalın ayak. Neler olduğunu anlamadan, bilincin vardır altı ve o altın da vardır bir altı. Bilincaltının bir alti daha da olduğundan kimsenin haberi yok gibi; halbuki herkes haberdar. Altlarina siciyor bebekler. Kilosu kadar sıçan bebekler bilinçaltlarının altlarında “meme, meme” diye ağlıyor. Altının altı beş, beşin altı toprak. Topraksa simdi beşerden hamile.
ıslanmaktan
tek kişiyi koruyacak genişlikte
kesince kumaşları
yağmur değil
yalnızlıktır yağan



