Ben çok susarım biliyor musun
Dilim damağıma yapışır da dervişane susarım
Bir bardaktan gönlüme su getirmez
Riyakarlar bir Serap görüp kendi çölümde susarım
Tuzlu bir kuyudan bir acı ah çeker içim
Her tesbihte 33 Aralık
Bu kadar çok acı çektikten sonra
Saç beyazlaşıyorsa;
Beyaz siyahtır
Öyleyse!
Çocuklar büyürken ölüyorsa;
Saat yönünün tersine doğru ,
Uçtu kuşlar.
Zamanın bilinmezler yakasına,
Göç etti kırlangıçlar.
Geriye doğru uçtu ebabil
Ağzında küçük küçük taşlar
Bir gün gitmek istedi
Gitme diyemezdim
Gururum vardı yanımda
Kal dedim usulca
Duyulmadı sesim
Soğuyarak çıktı kalbimden
İğne deliğinden,
Saçlarını geçirip,
Denizleri;
Birbirine yaklaştırıp dikmekti niyetim!
Daha sen uyanmadan
Bütün gökyüzünü boyayacaktım.
Yollar biterken,
Yıllara sor!
Yazlar biterken kışlara sor!
Yalnızlık ne kadar uzun bir mevsim,
Dökülür durmadan yapraklar
Kısalan günleri gecelere sor!
Bu gittiğim sonunu bilmediğim bir yoldur.
Bekleyene bir gün bir yıldan çoktur.
Bülbülün feryadı gülü utandırır
Kırmızı tükenir yanar alev
Başkalaşır hayal
Susmak bülbül için ölümden bir önceki
Yeni yazmaya başladım
İdeolojik tutturmuşluklarımı
Ayakkabılarımdan çözdüm
Sayfalar dolusu
Çürümüş fikir
Kurumuş küflenmiş
Analı kızlı
Şu tohumun başakları,
Aynı rüzgarda taranır
Salkım söğüdün saçları.
Küflenen bir gıcırtıyla




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!