Bir gece ansızın gerilmiş kolları.
Asi bir Zelot' un son çığlıklarına karıştı,
Özgürlük!
İsa bu gece hiç olmadığı kadar, hiç...
Kenetlenmiş aydınlık,
Golgatha Tepesi, ayrı bir kızıllıkta.
Yağmur buralara yağana kadar,
Senin olmayan gölgelere hiç sığınmadık.
Üşüyen ellerimizi
Issızlığın bir yüzünde harlayıp
Yaprağı diken olan bir ağacta yatırdık.
Masallardan sakınıp
Yaşam, muğlaklığa gebe bir at
Aklı ziyan, ruhta sükut
Ve bedeni işkence tezgahında.
Bu neyin kahkasıdır,
Çınlanan beynimin yas evinde.
Ruhu köledir,
Dört Mevsim
gökyüzü, ırmaklar
raflara kitap olarak birikecek ağaçlar
Şimdi çok uzaktalar.
İğneyi ipliği bir de yağmurları topla
gidiyoruz buradan
Yaşam öldü ve ölmeye devam ediyor,
Zamanın geciktiği yerlerde.
Şehirler, sokaklar
Dağlar, köyler...
Yani bir insan gibi
Bir gök kuşağı geçti üzerimizden,
Karanlıktı gün, belli oldu
Belli oldu, yağmurları
Bulutları ve yılları bu yüzden,
Ayırdık birbirimizden.
Yaşam tembelliğine ne büyük teşebbüs bu suskunluğun.
Ne büyük teşebbüs ölüme, yalnız kalmak düşüncenle bir başa.
Kaderci kudretin dizgininde bazen bir efendi olmak bazense köle.
Zamanda, mekanda, eylemde yalnızlanmak talihsizce...
Deliliğin eşiğinde adını hatırlatıyor düşkünlüğüm bana.
Daha önce hiç gitmediğim,
Ve gitmekte olduğum bir şehirde rastladım sana.
Henüz küçüktüm, henüz küçüğüm...
Gidemediklerime yabancıydım.
Ceketimle yalnızlığımı paylaşırken,
Buralardan gitmek hasrettir bana.
Gah ölüp gah dirilmek gibi.
Yağlı bir urgana sarmak ellerimi
Şiirlerin özleminde susmaktır.
Yüreğim kadranına çarpar durur zamanın
Kadrandan kaçıp bahara sığınmaktır belki.
Ayrı bir yola çıkamaz hiçbir kapı
Kendinden başka bir uçurum bulamazsın.
Dertli çığlıklar bende isyanın hangi telinde susmak bi bilsen.
Sokak sokak ölsem bu şehrin sana uğramamış
Koyu mahzenlerine.
Geceden üşüsem, sabaha susacak bir şeylerim kalsa.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!