Ey Mahfuz,
Bir beden büyük değil mi ruhum bedenime.
Gökte takılıp kaldığı anda güneşin,
Yahut vakti atlandığında, yani yanıldağında
Bozuk saatlerin.
İşte öyle bir vakitte, ben bende kalan bir öfkeyim sadece.
Lime lime dudaklarından dökülür kadının.
Kyros, elin oğlunu sen niye öldürdün?
Sussan belki tahtından edersin
Uykusunda gamsız devrin halifesini.
Kyros sen dudaklarına neden hükmedemedin.
Mektup edilmemiş bir hasrettir bu,
Yeryüzünde hiç uğranmamış
Bir gönülden, bir mısra da olsa
Sitem olsun diye,
Yaprakları balta sesi ile bilenmiş
Ağaçlara.
İnsanın yüreği kendine yeter mi Meryem Ana?
Herkesin mezarı, sevgisinin bittiği yerde mi kazılır?
Elektrik direklerine çarpan kuşlara baksana,
Kim kendisine, kendinden daha iyi bir düşman bulabilir?
Yüreğim, ağır bir yara,
Bir katedralin tavanına,
Oğlunu resmetmişler.
Çiçekler içinde,
Kollarındaki kan lekeleri....
Çiçekleri sildiler Meryem Ana!
Elleriyle çiziyor mezarını bir tuvale,
Ölümü resmetmek isterken,
Ölümden sonrasını resmediyor istemeden.
Duygularını zihnine kiralayıp,
Gölgeliyor mezar taşını.
Yalnızlıktan yana kullandığı ömrünü,
işte tüm geceler sıralanmış önümüzde,
tüm kapılar sırlanmış
yağmurlar iyilik meleklerine sataşmış
hüsranda buluşmuş güzelliğin saltanatında ferman verenler.
İnançlarımı satacak pazarların orta yerindeyim.
Satıyorum yargılarımı,
Kavgalarımı ve zaferlerimi.
Hiç arabam olmağından, senle yürüme umudumu satıyorum.
Ve kem gözler üzerimde pazarlık yapıyor,
Yok fiyatını çok görenler olmuştur hep.
Yalnızsın.
Ötekisin.
Karalanır ruhun, içerik bir veba...
Yalnızlığın rıhtımında bir vagon dolusu umut,
Hasretliğin ödenemeyen bedelisin.
Körler dünyasında bir bakımlık ayna,
Bütün hesaplar yapıldı Gabrielle,
Bir uçurum açılacak yollarımda.
Saat belli gün belli ve failim sen.
Bu cinayetlerin en kusursuzu bir bilsen.
Bir hayırsızım yolum hiç görmez düzü.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!