Toprak mı karıştı göğün yorgun bağrına,
Bir gül dalı eğildi, fırtınadan yana,
Rüzgâr, kin dolu dizeler fısıldarken,
Sessiz bir ağıt gibi indi gece karasına.
Belki de çağlardı taşların altında kalan,
Bir ses, zamanın dilsiz kalbinde yankılanan,
Kül, ateşi unuttu mu hiç sormadan,
Ki yollar yitip gitmişti, kimse anlamadan.
Ağırdı bu yolda yürümek, adımlar keskin,
Gözlerde hüzün ve ellerde demir zincir,
Sözler kilitli, duvarlar suskun,
Nefes almak bile bir başka çığlıktı içimde.
Bir deniz düşün, dalgası küsmüş kıyılara,
Ve güneş uzaklaşmış, gölgeyi bırakmış ardında,
Hatıralar, zincire vurulmuş yıldızlar gibi,
Bir bir kayarken düşer, düşmez sandığında.
Kim bilir kaç yıl geçti, kaç çağ bitti?
Küller içinde saklı, kaybolmuş bir umut,
Zaman döner, sonsuz gecelerde yankı bulur,
Ama kimse bilmez, bir gün hangi adım durur?
Her köşe başında bir mezar taşı,
Bir yaşam daha sessizce toprakla buluştu,
Ve yalnızlığın en keskin tonunda,
Yıkık duvarlar bile dile geldi sonunda.
Ah, gece! Yorganını ser üzerine karanlığın,
Bu şehir çoktan unuttu sabahı,
Bir nefes kadar kısa, bir yüzyıl kadar uzun,
Vakit geldi mi dersin? Yoksa daha mı var yolumuz?
İşte böyle ağırdır bazen yaşamak,
Zaman kırılır, yollar silinir,
Ve sen kalırsın öylece, yitip giden bir iz gibi,
Küller içinde yankılanan, bir şarkı gibi sessiz.
Kayıt Tarihi : 14.9.2024 00:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiirin ikinci kısmı ise zamanın sessiz, unutulmuş seslerine bir gönderme yapıyor. "Taşların altında kalan ses" ve "külün ateşi unutması" imgeleri, geçmişin acılarının hafızalardan silinmesini sorguluyor. Yitip gitmiş yollar, hayatın içinden kaybolan umutları simgeliyor.Yürek sesiniz hiç susmasın şairim.
TÜM YORUMLAR (1)