efendim
küfür kıtalar geziyor şimdi
zülüm gönüllerde kaşaneler kurdu
içilmiş sulardan geriye
kırık bardaklar bile kalmadı yazık
eskimiş süngüleriyle bozguna uğramış
virane ordular gibiyiz
kalbimizin çarşıları çok yıkımlar gördü
zelzeleler yığıldı üstümüze tabaka tabaka
dallardan çiğ damlaları
süveydalarımızın yamaçlarına düşüyor artık
memleketlerin en kuytu yerinde
yaşlı teyzeler tenhalığın ezgilerini besteliyor acıyla
ömür, terörün elinde efkar gergefi
ölümse derin sırların yokladığı kale burcu
kalenin kapısı kırıldı ya bir kez
iyi yürekli nesillerimiz
saçaklara çekilip ürperen serçelere döndü
efendim
açık rüzgarlarda
bozgun yaşıyor armadalarımız
hatıra yüklü muhacir düşler
uçup gitmedeler yuvalarına yürekler bırakarak
şemsiyesiz ayların biteviye ıslaklığında yalınayak
şimşeklerle ürpermedeyiz
özlemlerimizde kurşuni tipiler çırpınıyor bugün
biz olmayı yitirdik
sonra oldu olanlar
miskinliği gayrete tercih etmemizden sonra oldu
gölgelerden kan sızdı sükunetimizin üstüne.
suçlarımızın kanıydı hem
sicim sicim gözyaşlarımızı
dolayıp hoyrat ellerine
gülüşlerimizin uçurtmalarını ötekiler uçurmaya başladı
sonra rüzgarlar avare çıktı
yalnızlığımızı duyduk
bir uçtan bir uca sarındığımız dumanlarda
çığlıklarımız anlamsız kalabalıklara tutsak edildi
zamanı çiğneyen açlıklar ayarladı
yelkovanların parmaklarını bunalım saatlerine
her renkten pencereler açıldı
azgın emellerin aynalarına
ve yüzlerimizi seçemez olduk
efendim
işsiz kaldık, kalbimiz katılaştı
aşsız kaldık, ruhlarımız dalaştı
içimiz aynıydı,
dışımız kabuk kabuk döküldü
günleri beyhude geçirmenin bedelini
umut taşlarından hayali saraylar yaparak ödedik
umutlarımız boş havuzlara düştü
güz yapraklarının kıvranarak öldüğü
susuzluklarda korkularımızı yüzdürür olduk
ve iri çuvaldızlarla diktik güzelliklerin ağzını
hep dünya idi sebep
hep dünya sevgisi oldu yenilgilerimiz
dünyaya bu kadar düşmeseydik
kalbimiz rahatlayacaktı belki
belki işimiz ve aşımız olacaktı
imanımız ve mutluluğumuz olacaktı
olmadı…
bunalımlarımızın kancalarını kör kuyulara sarkıttık
tekilliğimizi sokaklara çözdük
yuvadan ve eşten ayrıldık
efendim
beyhudeliğe ayarlı zamanlarda
intiharları taktık yakalarımıza rozet rozet
eldivenlerimizde kaldı ellerimizin sıcaklığı
tozlu çekmecelere kaldırıldı dostluklarımız
hep eski ve kırık şeylerle avunduk çocuklar gibi
ve ötekiler dizdi
içleri başkaldırı dolu şişeleri
yüzlerimizin raflarına göz göz
mavi, yeşil, sarı ve mor fırıldaklara takılı kaldı
bitimsiz can sıkıntılarımız,
nakışlı gündüzlerde karanlığımızı artırdılar peyderpey
duygularımızı mesafelere serptiler boylu boyunca
ölümü mezarlıklara hapsedip tabaka tabaka
zamandan kopardılar ilkin bizi
ölmeyeceğimize inandırdılar
hurdaya döndürdüler yüreklerimizi
en asil tutkularımız,
kendini tutmaktan yoksun tutkallarla tutturulunca
kendimizi bir ayarda tutamadık
yabancı bir konuk olduk
şu yalancı dünyada
dem geldi geçti
biz bir köşeye ilişip kaldık
ellerimizi birleştirmeyi akıl edemedik
imanlarımızı dirileştirmeyi akıl edemedik
redfer
Kayıt Tarihi : 20.1.2025 01:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!