Heyecanla, özlemle dünyaya geldi
Küskünleri barıştırdı
Yastığına nazarlık takıldı
Yemedi yedirdi, giymedi giydirdi anası.
Soğuklarda yorgan oldu
Aldı geceleri koynuna
Sözlerimi anlamazsın
Körmüsün beni görmezsin
Kendimi sana adadım
Gecem nasıl bilemezsin
Sevseydin beni anlardın
Linç kampanyası hemen başlatıldı
Savcıyla hâkime taş mı atıldı
Meze oldu medya, tuzu katıldı
İnsana değer yok, gördü Fazıl Say
Korku cenderesi bulup yaratmak
bakıyor hayata gözleri masum
çigarayı bırakalı yıllar olmuş
sakalı sacı ağarmış
avuçlarına nasır
dolmuş işten / ezilmekten
Füze kalkanına karşı duranı
Ey vatandaş suçlu diye kınadın
Görmedin sen çocuklara vuranı
Ey vatandaş eylemleri kınadın
… ABD’ye kul olmak mı muradın
Tuttuk laikliği deldik
Gül geliyor gül geliyor
Türbana kurban edildik
Gül geliyor gül geliyor
……….Ağlayın mendil geliyor
Genç kız hayata dolu, dolu bakıyor, yaşama anlam katmaya çalışıyordu. Doğayla baş başa olmayı seviyordu. Bunun içinde oturduğu yere yakın olan bir tepe vardı, o tepe genç kızın hayallerini süslüyordu.
Haftada en az 3 gün bu tepeye gelip hayallerini anlatıyor rüzgara, dağlara ve ağaçlara konuşuyordu.... Bu sırada büyük duygular yaşıyor ve gözleri buğulanıyor, kirpikleri yapışıyor, yapışan kirpikleri demir parmaklıkları andırıyordu.
Genç kız, tepede, bu derin duygular içinde, kıvrılıp bağdaş kurup oturuyordu. Ellerini yumuşak zemine dokundurur gibi, parmaklarının uçlarıyla yeşil otları okşuyordu. Bu davranış soncunda çok mutlu oluyor ve bedeninde ki stresi atıyordu. Böylece zamanın nasıl geçtiğini bilemiyordu. Çünkü, derin duygular içinde zaman hızla akıp gidiyordu.
Genç kız, bir gün, yine koşarak tepeye tam yaklaşıyordu ki, bir delikanlı o tepede dolaşıyordu. Çok sevdiği tepeyi, demek ki başkaları da seviyordu. Aslında, bu onu biraz üzdü. Çünkü onu kendisinden başka daha çok seven olamazdı. Bundan dolayı da yüzünü ekşiterek; sanki elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi hüzünlü mutsuz adımlarla tepeye doğru ilerledi. Orada bulunan gence yaklaştı gence. Onu içinde kovmak geldi, burası benim der gibi kızgın yüz ifadesiyle tepenin başına vardı.
Genç adam, yavaşça boynunu döndürerek ayak seslerinin geldiği yöne baktı ve umursamaz bir tavırla uzaklara, kaldığı yerden devam edermiş gibi dağlara, ağaçlara yüzünü döndü. Öten kuş seslerini dinliyordu. Ayak seslerinin iyice yanına yaklaştığını fark ettiği halde, Bu güzel duyguyu dinlemeyi bozma dercesine, yanına gelen kişiyle hiç ilgilenmedi. Genç kız da bu durumu gördü ve hiç seslenmedi, ses çıkarmadı, o anı bozmak istemedi.
Kendiside genç delikanlı gibi durup her zaman yaptığını yapacaktıki; genç delikanlı; Sizi devamlı burada görüyorum. Uzaklara bakıyorsunuz. Yalnız geliyorsunuz, burası huzur veriyor değil mi? İnsanın en huzur ve güven duyduğu, baş başa kaldığı yer burası olması gerek dedi.
Dağlara karlarda yağdı
Gerillalar söyler devrim
Arılar unuttu çiçeği
Gerillalar söyler devrim
Gör o göz yaşı mutluluk
Şaşkın şaşkın etrafına bakarsın
Söyle bana birinimi ararsın
Alay edip gülüşüne çok kızdım
Yüzümü görmeden nere gidersin
Anılar aklıma düştü de susar
Gönül bize sevda verdi
Sevda gündüz gelmez
Gece düşüme girdi
Gönül bana sevda verdi
Gönül bize sevda verdi
KIRBAÇLAMAK DÜNYAYI
İlk bakışta Yusuf Ter’in öyküsü bildik bir serüveni anlatıyor gibi; ücralardaki “bizim köy”lerden birinde doğmuş Ter, yoksulluk ailesiyle birlikte onu yaban ellere savurmuş, hasret, baskı, yoksulluk, çileler üstüne çile O’nu Düş ülkesinin ezgilerine vurmuş, oradan da duygul ...
DOST YUSUF
“Güzel insan Yusuf Ter’e”
Yıllardır hep doğru yazdığım için
Nedendir hep beni suçlarlar Yusuf
Düzenin hilesin sezdiğim için
İdama bizlerden başlarlar Yusuf
Şöyle düşünürüm olan çok acı
Tilkiye vermişler krallık tacı
Bu düzende meyve veren ağacı
DOSTUM YUSUF TER
1970 de Kozanlı’ nın, İmranlı Köyünde Dünyaya gelen Yusuf Ter, küçük yaşta babasının işi gereği İsviçre’nin Basel kentine gider. Bu göç esnasında eğitimini de İlkokul dördüncü sınıfta bırakır bir daha okula devam etmez. Fakat, İlkokulu bile bitiremeyen Yusuf Ter, boş durmaz, ...