yol kenarlarında
piknik alanlarında gözüme ilişir
koyu sarı renkli bira şişeleri
kim bilir ne derdi vardı dersin içenin
içilip atılmış garibim
Terk ettim yalnızlığı
Çarptım kapı pencere duvar
Güllerim ürperdiler ah! Çocuklar
Başı döndü lambamın
Tir tir titredi kuş gibi kalbim
Zelzele zannettiler
Şahbaz atlar tırıs tırıs gittiler
Görklü ırmak destanını yazmıyor
Zakkum çiçeğin ak sütüne kattılar
Küheylanlar artık şaha kalkmıyor
Sütle giren anca çıkardı canla
‘’Dayı, yeğeninin düğününde altın yerine öyle bir şey
taktı ki izleyenleri hayret içinde bıraktı” Gazeteler
ah! dayıcığım yakında
giyiyorum külkedisi
Fakir patika yollarda sürünsün gezsin
Sen dağlardan tünel geç, tüp geç öylemi
Yoksul çorbasına acı soğan doğrasın
Sen bal kaymak sür sömür öyle mi ?
Köyde ne gezer, kasaba da nöbetleşeler
İçine gül koy, yüreğine
Su ver ona her gün gülüm
Kızma onun dikenine
Yüzünde açılır tebessüm
Varlığın esası zerresi özüm
Hatırla atanı da gelesen
Alemi sarar donanır yüzüm
Çatma kaşgözü de dönesen
Canım yok görür gözlerin meni
işime giderken gözlerimi de aldım
beraber bindik üçümüz bir trene
onları oyalamak için unutmuşum kitabı
habire konuşuyor susmuyordu gözlerim
Ayrılık, ölüm ile bir pazarda satılır
Yürekler dayanmaz dağa taşa atılır
Türküler anlatır ancak onda yakılır
Mahzun söyler garip söyler gel söyler
kalbim taze sereserpe
akıl ışığımda bir nimet filizlenmiş
yeni doğma o daha körpe
üstüme üstüme geliyor
ağaç söken rüzgarlar bulaş bulaş
oysa ben öyle ipinceyim ki




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!