Candan üstün tuttuğum vatanımı,
Ay yıldızla dalgalanan Bayrağımı,
Şehit kanıyla yoğrulan toprağımı,
Satana sattırana yuh olsun yuh!
Asi inkar eder kara kaplıyı.
Hal bilmeze teslim eder haklıyı,
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




KALEMİNE SAĞLIK...
Akşam Radyo GÜLLÜK' de 'Hüzün şairi' kardeşimizin okuduğu bu enfes şiir için şairine çok teşekkürler...
Aralarında ruh benzerliği olan bir şiirimi buraya koyuyorum müsadenle üstadım.
Yüreğine sağlık.
YUH NASİBİM, SANA YUH
Her fırsatta vatandaşa bağıran
Baş da gördük; yuh nasibim, sana yuh.
Meydan meydan dolaşıp da böğüren
Baş da gördük; yuh nasibim, sana yuh.
Külhanvari omuz büküp sallanan,
Gizli gizli kırk kazandan yallanan,
Sam amcası tarafından kollanan
Baş da gördük; yuh nasibim, sana yuh.
Kendisini kabadayı sanan bir,
Pisliklerin türlüsüne konan bir,
Söz verip de utanmadan dönen bir
Baş da gördük; yuh nasibim, sana yuh.
Vatandaşı yolunacak kaz gören,
Kışımızı bahar gören, yaz gören,
Dağlar gibi servetini az gören
Baş da gördük; yuh nasibim, sana yuh.
Afrası çok, tafrası çok; böbürlü.
Yabancıya gelince iş, sabırlı.
Söz konusu millet ise, kibirli
Baş da gördük; yuh nasibim, sana yuh.
Milletine çatık kaşlı, dik başlı,
'Lan' ne demek bilemeyen lök başlı,
Yazık, yazık... gövdesine yük başlı
Baş da gördük; yuh nasibim, sana yuh.
Durmuşoğlu, doğrulara patlayan,
Varlığını bilmem kaça katlayan,
Bizce malum çayırlarda otlayan
Baş da gördük; yuh nasibim, sana yuh
Selamlarımla.
Karakoç gibisin Ozan..
Selam yüreğine.
TTK
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta