Sormayın halimi anlatmam imkansız,
En güzel duygularım; sevdasız, aşksız....
Acılarla dolu hayatım, tuzsuz, tatsız..
Dayanamazdınız, yerimde olsaydınız...
Unuttular birer birer dostlarım,
Olgun olur dost, gecelerde ağlar;
Görülmez, yanaktan kayan yıldızlar.
Dolgun olur, gözden düşen damlalar;
Dövülmez yastık, ıslanır elyaflar.
Solgun olur şafakta, gür pınarlar;
Çözülmez, göz altında ihtilaflar.
Yorgunluk bedene değil, zihnedir. Çünkü zihin derinliği köhnedir.
Bir sonbahar gecesiydi;
Yağmur alabildiğine çiseli,
Soğuktan buz tutmuştu elleri...
Dem tutmuştu yüreği,
Ve kan kan olmuştu gözleri...
İki ayrı yangın yeriydik biz,
Terk edip gitmişti itfaiyecilerimiz.
Yılmadık, kor ateşken yüreğimiz,
İs pas içinde kalmışken özlemlerimiz.
Ne biz eskitebildik yılları,
O nur yüzünle evlere şenlikti dünyaya gelişin,
Nice yıllar geçti, hiç değişmedi tomurcuk gülüşün.
Umut ışırdı ama uykucuydu zeytuni gözlerin,
Rahatlık arayışındaydı, doğuştan yorgun bedenin.
Hâlâ genç midir yalnızlıkla yüklenmiş çilekeşliğin?
Ah be can, şimdi nemli bir İskandinav ülkesindesin,
Hani uzak diyarlara,
Uçup göçecektin ya sen?
Aramıza sıra dağlar,
Dizip gidecektin ya sen?
Görebiliyorum oysa seni,
Yağmuru damlatan kara bulutlar,
Asidiyle gönül gözünü yakar.
Gözyaşı yağdıran hassas pınarlar,
Yaralı kalbi, anılarla yamar.
Rüzgâr gibidir pusulasız aşklar,
Ben sevdim, sen sevdin neye yarar?
Aramızda aşılmaz engeller var;
Ben kendi dünyamda bir bahtiyar,
Sen zengin sofralarda boyalı yar!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!