Yine Sana Deli Şiiri - Kasım Kobakçı

Kasım Kobakçı
2796

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Yine Sana Deli

Ah, içine sığamadığım tapınaklar,
Ah, içine sığamadığım şehirler.
Bensiz de, gece senin kederin olacak.
Ne bir arzu, ne bir öfke.
Neyi yitiriyorum?
Ne bir sonuç.
İnanılmayan sırrın ağırlığı, bir tül perdesinde.
Bir fısıltı ayırır bahçeyi, sararmış defterden.
Mustafa'yı vuran şımarık çocuk, ezilene dönerse.
Lata ve Uzza'ya adaklar.
Lavın içinden koşan Zeus'un, atları ile oynaması için giyinmişler.
Kendimden kaçtım,
Kendimi tanıdım.
Ve bitti,
Bir kuşu, uçmaya iten kararsız kader.
Duyarsız sundurmada, yarı kapalı gözler.
Paslanmış tırnağında, nal sesine karıştıkça oluşan esenlik.
Kirpik, rüzgarın yüzüne düşer,
Şam'a kadar, aksa bile zaman.
Alev,
Yine sana yabancı değil mi?
*
Ah, içine sığamadığım şehirler,
Ah, içine sığamadığım sokaklar.
Bensiz de, sabah senin ıstırabın olacak.
Ne bir özlem, ne bir kin.
Neyi biriktiriyorum?
Ne bir hüküm.
Unutulan yeminin ağırlığı, bir mermer heykelde.
Bir anı ayırır odayı, solmuş gülden.
Rıza'yı vuran acımasız adam, çaresize dönerse.
Menat ve Hubal'a secdeler.
Denizin içinden koşan Apollon'un, atları ile dans etmesi için hazırlanmışlar.
Kendimden geçtim,
Kendimi fark ettim.
Ve tamam,
Bir fidanı, büyümeye zorlayan kararsız rüzgar.
Gamsız sundurmada, yarı açık gözler.
Çivili ayağında, taş sesine karıştıkça çoğalan huzur.
Saçların, rüzgarın yüzüne düşer,
Mekke'ye kadar, kaysa bile zaman.
Su,
Yine sana uzak değil mi?
*
Ah, içine sığamadığım sokaklar,
Ah, içine sığamadığım odalar.
Bensiz de, akşam senin yalnızlığın olacak.
Ne bir düşünce, ne bir nefret.
Neyi arıyorum?
Ne bir sebep.
Saklanan rüyanın ağırlığı, bir tahta kapanda.
Bir nefes ayırır kalbi, yırtık mektuptan.
Okan'ı vuran kibirli çocuk, kimsesize dönerse.
Lata ve Uzza'ya adaklar.
Gökyüzünün içinden koşan Ares'in, atları ile koşması için giyinmişler.
Kendimden usandım,
Kendimi buldum.
Ve bitti,
Bir çiçeği açmaya iten acımasız kış.
Hissiz sundurmada, yarı kapalı gözler.
Ezilmiş tırnağında, toprak sesine karıştıkça gelen neşe.
Kırık, rüzgarın yüzüne düşer,
Kudüs'e kadar, aksa bile zaman.
Ruhum,
Yine sana deli değil mi?
*
Ah, içine sığamadığım odalar,
Ah, içine sığamadığım anılar.
Bensiz de, sabah senin kederin olacak.
Ne bir özlem, ne bir kin.
Neyi biriktiriyorum?
Ne bir hüküm.
Unutulan yeminin ağırlığı, bir mermer heykelde.
Bir anı ayırır odayı, solmuş gülden,
Rıza'yı vuran acımasız adam, çaresize dönerse.
Menat ve Hubal'a secdeler.
Denizin içinden koşan Apollon'un, atları ile dans etmesi için hazırlanmışlar.
Kendimden geçtim,
Kendimi fark ettim.
Ve bitti,
Bir fidanı büyümeye zorlayan, kararsız rüzgar.
Gamsız sundurmada, yarı kapalı gözler,
Paslanmış tırnağında, taş sesine karıştıkça çoğalan huzur,
Saçların, rüzgarın yüzüne düşer,
Mekke'ye kadar, kaysa bile zaman.
Su,
Yine sana uzak değil mi?
*
Ah, içine sığamadığım anılar,
Ah, içine sığamadığım hayaller.
Bensiz de, gece senin ıstırabın olacak,
Ne bir düşünce, ne bir nefret.
Neyi arıyorum?
Ne bir sebep.
Saklanan rüyanın ağırlığı, bir tahta kapıda,
Bir nefes ayırır kalbi, yırtık mektuptan,
Okan'ı vuran kibirli çocuk, kimsesize dönerse.
Lata ve Uzza'ya adaklar,
Gökyüzünün içinden koşan Ares'in, atları ile koşması için giyinmişler.
Kendimden usandım,
Kendimi buldum.
Ve bitti,
Bir çiçeği açmaya iten, acımasız kış.
Hissiz sundurmada, yarı kapalı gözler,
Ezilmiş tırnağında, toprak sesine karıştıkça gelen neşe.
Kırık, rüzgarın yüzüne düşer,
Kudüs'e kadar, aksa bile zaman.
Ruhum,
Yine sana deli değil mi?

Kasım Kobakçı
Kayıt Tarihi : 20.8.2025 10:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!