Toprak çıplak ayaklarımla konuşuyor,
Her adımda çatlıyor sabır gibi.
Gökte bulut yok,
Kuru bir dua bile geçmiyor artık.
Çığlıklar birikmiş boğazıma,
Kimi namertçe, kimi sessizce saplanmış
Dün gecenin karanlığına.
Yüzümde zamanın tokadı var —
Utanmamış hiçbir saat geçmedi üstümden.
Kırılmış aynalar gibi yansıyor hayat,
Her parçası başka bir ihaneti gösteriyor.
Bir avuç ekmek için eğilen sırtlar gördüm;
Eğilirken ezilen omurlar,
Ama hâlâ "dik dur!" diyorlar –
Omurgasını pazarda satanlar.
Taş kesilmiş gözlerle bakıyor insanlar,
Her bakışta bir ihmal, bir kayıp, bir veda.
Bu şehir, küfür gibi dizilmiş üstüme
Ve ben, içinden çıkamadığım bir mezar gibiyim.
Nefes değil, borç alıyorum havadan;
Her yudumda biraz daha susuyorum.
Kimi gece duman, kimi sabah kurşun,
Kimi de yavaş yavaş,
Alışarak...
Alışmakla ölmek arasında
İnce bir çizgi var;
Ben o çizgide yıllardır kan kaybediyorum.
Ağaçlar eğilmiş,
Kökler geri çekilmiş,
Rüzgar bile yönünü değiştirmiş.
Kimse istemiyor artık
Dik durmayı —
Dal olmak yetiyor çoğuna,
Kırılmak için değil,
Rüzgara göre eğilmek için.
Gülmeyin,
Bu üstü kanla yazılmış
Bir suskunluk tutanağı.
Okuyan her kelimesinde
Biraz daha yanmalı,
Çünkü bazı sözler
Yalnız yakarak
Temizlenir.
Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 15.5.2025 23:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!