Martılar son piklerini yaparken denizine
Sevgiliyi terk ettim.
Dalgaların çırpınışında
Kırık kadehler bıraktım.
Bu akşam
nasıl bir güzeldin doğdun gece
seni melek sandin, tapındım kızım...
seyrettim nazlı nazlı büyüdüğünü
nasıl bir tatlıydın bilinmi kızım...
beni mutluluğa boğdun bilesin
Sicilimiz temiz yazıldı alnımıza
Linç edilip, yanıp pişerken
Özgürlüğü özleyen sıramızı bekledik
Ciğara kokan,Arap sabunu kokan, koridorlarda
Yeri geldi korsan gibi vuruşduk
Güneş solgun doğuyor Dünya'ma
Gece gibi sokaklar
Karanlık umutlar,karanlık düşler
Bir damla umut görünmüyor,
Yaprak yorgun dal perişan
Şimdi anlıyorum...
ölüm acıları tattıran
hangi tanrıya tapacagımı şaşırdım.
bölük bölük kabileler
başsız gövdeler
mezarsız ölüler ,iri baygın bakış
tanınmış safariciler,kahkahalar, şamatalar
Sisler içindeyin, bulanık uykularım
Simsiyah yürüyorum karanlığa
Islığımı duyamam kendimin
Sesler türkü gibi gelir kulağıma
Çeker sesleri bedenim...
Islak, nemli, çiğ düşer saçlarıma
Deli gönlüm yücelerde gezersin
Yar yoluna gül,gülistan bezersin
Yitirme umudu, yari candan üzersin
Şüphe yok,hallerim bu dur sevdiğim
Üzersen yarini solar güllerin....
Ççığlıklar vuruyor çekiç dan!.. dan!.. dan!..
Gidiyor çığlıklara binmiş can
Yollandı boşluğa şafakların eli başında
Ölümdür saçlarını yolan...
Kapandı tüten bacalar,ateşli ağrılar bitti
Vucutta
Sana son mektupu yazıyorum
Belki yalan,belki sahte diyeceksin
Her şeye rağmen irkilerek okuyacaksın,
Son mektupta gerçekleri dinleyeceksin...
Hatırlarmısın o aşkın doğuşunu
Kalmadı ağzımda lezzetim tadım
Kırk iken seksene çıkmıştır adım
Vurdular kırıldı gümüş kanadım
Son virajda dönmez geri muradım...
Sana anlatayım gökle arşını
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!